Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/13133 E. 2022/5828 K. 18.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/13133
KARAR NO : 2022/5828
KARAR TARİHİ : 18.04.2022

Mahkemesi : … 1. İş Mahkemesi

Asıl dava, davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının tespiti üzerine, yersiz sağlık giderinin tahsiline dair Kurum işleminin iptali, birleşen dava ise yersiz aylık ödemelerinin tahsiline ilişkin kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar vermiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı dava dilekçesinde; Eşi …’dan boşandığını, bunun üzerine davalı kuruma müracaat ederek babası …’in Sosyal Güvenlik hizmetlerinden yararlandığını, onun emekli maaşından faydalandığını, halen annesinin sağ olduğunu ve onun da aynı şekilde faydalandığını, 03.12.2013 tarihinde eski eşi … ile anlaşarak yeniden nikah yapıp evlendiğini, durumu hemen davalı kuruma bildirip ilişiğini kestirdiğini, davalı kurumun yersiz tedavi bedeli olarak 10.754,82 TL. Talep ettiğini, davalı kurum talebinin yersiz olduğunu , kurumun 19/06/2014 tarihli 9128160 numaralı işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen … 1.iş mahkemesinin 2014/579 Esas 2014/590 Karar sayılı davada, davacı dava dilekçesinde; 2000 yılında şiddetli geçimsizlik nedeniyle eşi …’dan boşandığını, bunun üzerine davalı kuruma müracaat ederek babası …’in Sosyal Güvenlik hizmetlerinden yararlandığını, onun emekli maaşından faydalandığını, halen annesinin sağ olduğunu ve onun da aynı şekilde faydalandığını, 03.12.2013 tarihinde eski eşi … ile anlaşarak yeniden nikah yapıp evlendiğini, durumu hemen davalı kuruma bildirip ilişiğini kestirdiğini, davalı kurumun yersiz tedavi bedeli ödettiği iddiası ile tutanak tuttuğunu ve tarafına tebliğ ettiğini, … 1.İş Mahkemesinin 2014/473 Esas sayılı dosyasında işlemin iptali için dava açtığını, … Sosyal Güvenlik İl Müdürlü’nün 05.08.2014 tarih ve 10327457 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili asıl ve birleşen davaya verdiği cevap dilekçelerinde; davacının iddialarının haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davanın reddi gerektiğini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
… 1. İş Mahkemesi’nin 2018/398 E sayılı asıl davadaki 05/08/2014 tarihli ve 10327457 sayılı kurum işleminin iptali talebinin reddine, … 1. İş Mahkemesi’nin 2014/579 E sayılı birleşen davadaki 19/06/2014 tarihli ve 9128160 sayılı kurum işleminin iptali talebinin reddine karar verildi.
B-BAM KARARI
Davacı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi Kararının Kaldırılmasına, Asıl davanın kabulü ile, …’nın 19/06/2014 tarih ve 9128160 sayılı yazısı ile yersiz tedavi bedeli olarak davacıdan talep edilen 10.754,82 TL’nin tahsiline yönelik işlemin iptaline, birleşen davanın reddine, karar verildi.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili; davacı aleyhine çelişki içeren ve anlam hatası barındıran gerekçe ile kurulan birleşen dava yönünden kısmi red kararının bozulmasını istemiştir.
Davalı Kurum vekili; İstinaf Mahkemesince tedavi giderlerinden Kurumun sorumlu olduğunu belirtilerek, asıl dava yönünden davanın kabulüne karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince birlikte yaşama olgusunun kabul edildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2019 gün 2015710-2743 Esas 2019/271 Karar sayılı Kararı ve bu kararı dayanak yapan Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 28.11.2019 gün 2019/1727 Esas, 2019/9214 sayılı kararı ile öteden beri Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin içtihatları gözetildiğinde, sağlık harcaması yönünden de kurumun rücusunun mümkün olduğunun kabul edildiği, hal böyle iken aksi yöndeki … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının bozulmasını istemiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları adresler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu edilen aylıklar yönünden davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin Mahkeme kabulü isabetlidir. Ne var ki, dava konusu edilen tedavi giderleri yönünden ise; konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarih 2015/10-2743 E. – 2019/275 K. sayılı kararında; Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eşin, 4721 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi kapsamında hakkını kötüye kullandığı, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 45. maddesinden yararlandırılmasının mümkün bulunmadığı belirtilerek, Kurumun bu kişilerden sağlık yardımını talep edebileceği belirtilmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre birlikte yaşamanın kabulü gözetilerek yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı dikkate alınarak, eldeki asıl davaya konu tedavi giderleri yönünden de ret kararı verilmesi gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin, istinaf başvurusunun kısmen kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/2. maddesi gereğince, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 18/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.