Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/12906 E. 2023/2146 K. 07.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/12906
KARAR NO : 2023/2146
KARAR TARİHİ : 07.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2726 E., 2021/1860 K.
DAVACILAR : 1-… 2-… 3- … 4-… 5-…
6- … vekilleri Avukat …
ASIL DAVADA DAVALI : … vekili Avukat …
BİR.DAVADA DAVALI : … vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 13.01.2015
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … Anadolu 12. İş Mahkemesi
SAYISI : 2015/35 E., 2021/433 K.

Taraflar arasındaki iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalılar vekillerinin istinaf isteminin esastan reddine, dair karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili asıl ve birleşen dava dosyasının dava dilekçelerinde özetle; müvekkillerinin murisi olan …’in asıl davada davalı …’e ait inşaatta işçi olarak çalışmakta iken 08.7.2014 tarihinde inşaatın 5. katında kalıp tahtalarını çaktığı sırada dengesini kaybederek düşmesi sonucunda olay yerinde vefat ettiğini, davalı işverenin işyerinde gerekli iş güvenliği önlemlerini almadığını, davalı hakkında … Anadolu 38.Asliye Ceza Mahkemesinde 2014/592 E. sayılı dosya ile açılan davanın derdest olduğunu, iş kazası sonucunda eş ve babalarını kaybeden davacıların destekten yoksun kaldıklarını ve manevi çöküntüye sürüklendiklerini, yargılama sırasında şantiye şefi birkleşen dosya davalıusı …’ün de olayda kusurlu olduğunun tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak üzere müteveffanın eşi … için 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 100.000,00 TL manevi tazminat, çocukları …,…,…,… için 5.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ve 50.000,00’er TL manevi tazminat ile 2.000,00 TL cenaze masrafının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte asıl ve birleşen dosya davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmişlerdir.

II. CEVAP
1.Asıl dosya davalısı … vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen ibra sözleşmesinde müteveffanın mirasçılarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi amacıyla 50.000,00 TL karşılığında haklarından feragat ettiklerini ve işvereni ibra ettiklerini yazılı olarak beyan ettiklerini, davacıların huzurdaki davayı ibra sözleşmesine aykırı olarak açtıklarını, istenilen tazminat miktarlarının hem sözleşmeye aykırı olduğunu, hem de makul seviyelerde olmadığını, müvekkilinin işyerinde gerekli iş güvenliği önlemlerini aldığım, olayda kusurunun bulunmadığını, maddi tazminat hesabında sigortanın hak sahiplerine yapacağı ödemelerin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

2.Birleşen dosya davalısı … süresinde davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; davacıların murisi … 08.07.2014 tarihinde davalı işverene ait inşaatın işçisi olarak çalışmakta iken iş kazası geçirdiği ve bu kaza neticesinde öldüğü 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesine göre meydana gelen olayın bir iş kazası olduğu Meydana gelen iş kazasında davalı işveren …’ün %80, davacılar murisi …’in ise %20 oranında kusurlu olduğu iş güvenliği uzmanı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetinden alınan rapordan anlaşıldığı, davalı işverenin kusuru içerisinde kazanın meydana geldiği tarihte şantiye şefi olan birleşen dosya davalısı …’ün %10 oranında kusurunun olduğu da tespit edildiği TÜİK verileri nazara alınarak müteveffanın kaza tarihinde kalıpçı ustası olarak brüt ücretinin 1.612,00 TL olduğu tespit edilerek yapılan hesaba itibar edildiği, 6098 sayılı TBK’nun 56/2 nci maddesi kapsamında manevi tazminatların takdir edildiği, sigortalının ölümü nedeniyle cenaze ve defin giderleri muhatabının kurum olması nedeniyle bu alacak isteminin reddi gerektiği belirtilerek; asıl ve birleşen davaların kısmen kabulü ile davacı … lehine 166.368,33 TL maddi ve 75.000,00 TL manevi ,… lehine 57.179,89 TL maddi ve 35.000 TL manevi, … lehine 9.591,12 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi, … lehine 829,25 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatının olay tarihi olan 08.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı … ve birleşen dosya davalısı …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, davacı … ve …’nin maddi tazminat istemlerinin reddine, iş bu davacılar lehine 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 08.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı … ve birleşen dosya davalısı …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, cenaze masrafları isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı … vekili istinaf başvurusunda özetle; hem huzurdaki dosyada hem de ceza dosyasında olay mahallinde keşif yapılmasının ve şahitlerinin dinlenilmesinin talep edildiğini, buna rağmen her iki dosyada da keşif yapılmadan dosya üzerinden ve masa başı düzenlenen raporlar ile hüküm kurulduğunu, ayrıca mahkemenin ceza dosyasındaki kusur oranı ile bağlı olmadığını, keşif yapılsa ve şahitler dinlenseydi bilirkişi raporu ile kusur oranının farklı olabileceğini, tanıkların dinlenip dinlenmeyeceği hususunu mahkemeye bildirdikleri halde, ara karar oluşturulmadığını, nitekim 14.10.2015 tarihli 1. nolu celsede ön inceleme tutanağı tanzim edildiğini, tarafların duruşmaya katıldığını ve tutanağı birlikte imza altına aldıklarını, bu sırada davalı vekili sıfatıyla “cevap dilekçesinin tekrar edildiğini ve tanıklarının bildirilmesi için süre talep ettiklerinin” tutanaklara geçirilmiş olduğunu, mahkemenin yargılamanın ilerleyen aşamasında da bu taleplerini dikkate almadığını, buna bağlı olarak manevi tazminat tutarının fahiş denilecek seviyede yüksek takdir edildiğini, sunulan ibra sözleşmesinin mahkemece dikkate alınmadığını, gerçi sonradan davacıların bir kısmının diğer davacılar adına sahtekarlık yaptığı, bir kısmının yerine sahte imza attıklarının ortaya çıktığını, bu arada ailenin tümünün bu sahtecilik olayından haberi olduğu kanaati olduklarını, müvekkilinin de bu imzalı belgeye güvenerek 50.000,00 TL tazminatı banka hesabına yatırdığını, parayı alan…’in şikayetçi olmadığını, huzurdaki davada da davacı olmadığını, ödeme konusunun sanık …’a sorulduğunda “cenaze masrafı olarak ödeme yapıldı” cevabını verdiğini, bu hususun bilirkişi raporunda açıklıkla değerlendirildiğini ve cenaze masrafının bu kadar yüklü bir para ile yapılamayacağının, böyle bir açıklamanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunun rapor edilerek ödenen para dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, ancak mahkemenin bilirkişinin bu görüşüne katılmadığını, müvekkilinin bu sahte imzalı ibraname ile kandırıldığını ve ödediği tazminatın yargılama sırasında ve gerekçeli kararda dikkate alınmadığını, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, Mahkeme 4 nolu celsede 3. nolu ara karar ile “ceza dosyasının getirtilmesine ve tanık dinlenip dinlenmeyeceği konusunda karar verilmesine” denilmesine rağmen bu konuda karar verilmediğini, bu hususun usul hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davanın 6. nolu celsesinde de sadece davacıların tanıklarının dinlenmesine karar verildiğini, davalı tanıkları konusunda talepleri olmasına rağmen karar verilmediğini ve tanıklarının böylece dinlenilmeden tek taraflı davacı tanıkları ile yetinilmiş ve karar verilmiş olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.

2. Davalı … vekili istinaf başvurusunda özetle; Müvekkilinin, dava konusu inşaatta şantiye şefi sıfatıyla çalıştığı hususu doğru olmakla birlikte, müvekkilinin dava konusu inşaat ile birlikte aynı süreçte 4 ayrı inşaatın daha şantiye şefi olduğunu, müvekkilinin yönetmeliklerin verdiği 5 ayrı inşaatta şantiye şefi olabilme hakkını kullandığını ve bu 5 farklı inşaatın şantiye şefliğini yaptığını, dolayısıyla müvekkilinin dava konusu inşaatta 7 gün 24 saat bulunan ve inşaatı sürekli biçimde idare eden kişi olmadığını, müvekkilinin bu inşaatlarda işçilerin devam eden işlerini ve nasıl çalıştıklarını sürekli biçimde takip etme imkanı bulunmadığını, bununla birlikte müvekkilinin inşaatta bir iş güvenliği uzmanı olması gerektiğini, müteahhit olan diğer sanığa defalarca bildirdiğini ancak bir sonuç alınamadığını, tüm bunların müvekkilinin yargılandığı ceza dosyasında da belirtilmiş olduğunu, ancak bu hususların mahkemece göz ardı edildiğini, dava konusu olayda da müvekkilinin doğrudan bir kusuru ya da ihmali olmadığı göz önüne alındığında, müvekkilinin herhangi bir şekilde hukuki sorumluluğunun söz konusu olmadığını, taraflar arasında ibra sözleşmesi yapıldığını, bu kapsamda müteveffanın mirasçılarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi amacıyla 50.000,00 TL karşılığında haklarından feragat ettiklerini, ancak bu hususun mahkeme tarafından göz ardı edildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; somut olayda, tamamı iş sağlığı ve güvenliği konusunda uzman ehil bilirkişi heyetinden alınan ve dava konusu kazayı yukarıda açıklandığı biçimde irdeleyen 09.02.2020 tarihli hükme esas alınan kusur raporu usul ve yasaya ile dosya içeriğine uygun bulunduğu, aksine itirazların yerinde olmadığı, davalı … dava konusu olayda doğrudan bir kusuru ya da ihmali olmadığını, hukuki sorumluluğunun söz konusu olamayacağını ileri sürmüş ise de, müteveffanın kaza geçirdiği inşaatta şantiye şefi olduğu sabit olan davalı …’in üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, yazılı olarak işverene uyarılarda bulunmadığı, kusurlu olduğu tüm dosya kapsamı ve kesinleşen ceza dosya içeriği ile de sabit olup, aksine itirazlarının reddi gerektiği, davalı … vekili ise tanıklarının dinlenmediğini ve keşif yapılmadığını, bu nedenle manevi tazminat tutarının fahiş ve kusur durumunun hatalı belirlendiğini ileri sürmüş ise de, tanıklarının dinlenmesinin kusur oranına doğrudan bir etki etmeyeceği, dosyada Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın inceleme raporunun mevcut olduğu ve olayla ilgili görgüsü olan tanıkların müfettiş tarafından dinlendiği, ayrıca ceza dosyası içeriğinde de tanıkların beyanlarının alındığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf isteminin de reddi gerektiği, her bir davacı yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarlarının dosya içeriğine uygun düştüğü, dosyaya sunulan 14.07.2014 tarihli “ibra sözleşmesidir” başlıklı belge gereğince dava dışı …’e ödeme yapıldığı anlaşılmakla maddi tazminatlardan mahsup edilmeyeceği, kaldı ki dosyamız davacılarından bir kısmı o tarihte küçük olup, böyle bir ödemenin onlar yönünden hüküm doğurması da mümkün olmadığından davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı … vekili temyiz sebepleri olarak özetle; istinaf sebeplerini tekrar ederek, tanıkları dinlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, sigortalı mirasçısı …’in 50.000 TL ödeme aldığına dair dolandırıcılık dosyasının incelenmeden ibraya itibar edilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, kusur raporunda tespit edilen kusur oran ve aidiyetlerinin yerinde olmadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı … vekili temyiz sebepleri olarak özetle; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kusur raporunda tespit edilen kusur oran ve aidiyetlerinin yerinde olmadığını, işveren vekili olarak sorumlu tutulamayacağını, Ceza Mahkemesi kararının hukuk mahkemesindeki yargılamada dikkate alınamayacağını, ibranamenin dikkate alınması gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
C.A. Davalılar vekillerinin davacılardan …, …, ve … lehine hükmedilen maddi tazminatlar ile davacıların tamamı lehine hükmedilen manevi tazminat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ;
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.

3.Dosya içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesinin 26.04.2021 tarihli kararında … lehine 57.179,89 TL maddi ve 35.000 TL manevi, … lehine 9.591,12 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi, … lehine 829,25 TL maddi ve 20.000 TL manevi, … lehine 75.000 TL manevi, … ve … lehlerine 10.000,00 TL’şer manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verildiği, kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2021 tarihli kararında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, hükmedilen bu tazminatların ayrı ayrı karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından davalılar vekillerinin bu hükümlere yönelik temyiz itirazlarının aşağıdaki şekilde reddine karar verilmiştir.

C.B. Davalılar vekillerinin … lehine hükmedilen maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi tazminat alacağına kazanıp kazanamadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanun’un 77, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un 51, 52, 53, 54, 55 ve 417 nci maddeleri, 5510 sayılı Kanun’un 13, 16, 19 ve 21 inci maddeleri ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümleridir.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine ve özellikle somut olayda; davalı …’ün süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmadığının anlaşılmasına, kusur oran ve aidiyetleri ile hesap raporunun dosya kapsamı ve Dairemizce benimsenen ilkelere uygun olmasına, ibraname adı altında düzenlenen belge gereğince davacılara ödeme yapılmadığının … Anadolu 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.06.2018 tarih ve 2016/205 E- 2018/283 K ile sabit olmasına göre davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçelerin yerinde olduğu gözetilerek hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalılar vekillerinin davacılardan …, …, ve … lehine hükmedilen maddi tazminatlar ile davacıların tamamı lehine hükmedilen manevi tazminat hükümlerine yönelik temyiz istemlerinin miktardan REDDİNE,

2. Davalılar vekillerinin davacı … lehine hükmedilen maddi tazminat hükmüyle ilgili Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca hükmün ONANMASINA,

Fazla yatırılan temyiz giderinin ilgililere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.