Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/12034 E. 2021/16013 K. 15.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/12034
KARAR NO : 2021/16013
KARAR TARİHİ : 15.12.2021

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava, yersiz aylığın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalının yurt dışından kesin dönüş yapmadığı iddiasıyla 01.01.1993-23.08.2010 tarihleri arasında yersiz ödenen aylığın tahsilini talep etmiş; Mahkemece, 3201 sayılı yasanın 6/A-a) maddesi uyarınca bu kanuna göre değerlendirilen sürelere istinaden aylık tahsisi yapılabilmesi için yurda kesin dönülmüş olmasının zorunlu olduğu, davalının … Hizmet cetvelinde, 07.03.1992 – 08.08.1992 tarihleri arasında Arbeitslosigkeit, 10.08.1992 – 27.08.1992 tarihleri arasında …, 28.08.1992 – 31.087.1996 tarihleri arasında… açıklamaları (hastalık ve işsizlik) belirtilen bildirimleri olduğu, bu durumların da davalının yurda kesin dönüş yapmadığı anlamına geldiği, davalının 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetinin Alman Rant sigorta mercine tabi işsizlik ve hastalık yardımı aldığı hizmet süresi ile iç içe geçtiği gibi, davalının sözkonusu dönem olan Türkiyedeki …isimli işyerinde 01/07/1992-30/08/1992 tarihleri arasında geçtiğini belirttiği çalışmalarının gerçek ve fiili çalışmalar olmadığı, bu nedenle davalının aylığının kesilmesine ilişkin davacı kurum işleminin yerinde olduğu ve davalının iade yükümünün kendi kasıtlı davranışından doğduğu, bu nedenle 5510 sayılı yasanın 96/a maddesi gereğince tespit tarihinden geriye doğru on yıllık sürede yapılan ödemelerin davacı kuruma iade edilmesi, öncesine ait yersiz ödemelerin ise hak düşürücü süre nedeni ile reddi gerektiği,davalı murisin mirasçılarının mirasın aktifleri gibi pasiflerinden de sorumlu oldukları anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile 51.765,98 TL alacağın yersiz ödemelerin yapıldığı vade tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda; 01.07.1992 – 31.08.1992 tarihleri arasında Türkiye’de 506 sayılı Yasa kapsamında 60 gün zorunlu sigortalı çalışması olan davalının, 24.08.1992 tarihli dilekçesi ile Almanya’da 10.01.1992 tarihinde son çalıştığı işyerinden ayrıldığını, 14.02.1992 tarihinden itibaren …. ülkesinden işsizlik yardımı aldığını belirterek yurda kesin olarak 09.06.1992 tarihinde döndüğü taahhüdünde bulunarak, yurtdışı çalışmalarından 3240 günü borçlanma talebinde bulunduğu, Kurumca, 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanmasına ilişkin tahakkuk yapıldığı, davalının, 25.12.1992 tahsis talebine istinaden 1170 gün Emekli sandığından, 3.240 gün 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanması, 60 gün SSK zorunlu çalışmasına göre toplam 4470 prim ödeme gün sayısına göre, 01.01.1993 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, davalının Alman Hizmet cetvelinde, 07.03.1992 – 08.08.1992 tarihleri arasında …,10.08.1992 – 27.08.1992 tarihleri arasında …, 28.08.1992 – 31.087.1996 tarihleri arasında Arbeitslosigkeit açıklamaları belirtilen bildirimler olduğu, Kurum tarafından davalının 01.07.1992 – 31.08.1992 tarihleri arasındaki 60 günlük 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetinin Alman Rant sigorta mercine tabi işsizlik ve hastalık yardımı aldığı hizmet süresi ile iç içe geçtiğinden bahisle, Kuruma tabi hizmetleri ve 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanması iptal edilerek davalının yaşlılık aylığı kesilmesi üzerine eldeki dava açılmıştır.
Mahkemece, davalının 01.07.1992 – 31.08.1992 tarihleri arasındaki Türkiye’deki Ayhan Şahin isimli işveren nezdindeki çalışmaların gerçek ve fiili olup olmadığı, anılan dönemlerde yurt dışında olup olmadığı yöntemince ve re’sen araştırılmadan, eksik inceleme ve yetersiz araştırma ile hüküm kurulmuştur.
Sahte sigortalılığa dayanan davalar hizmet tespiti içerikli olmakla, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 77. maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.
Yukarıda anlatılanlar ışığında Mahkemece, çalışmanın geçtiği iddia edilen işyerinden bildirimi bulunan bordrolu tanıkların yeteri kadarının beyanlarına başvurulmalı, ilgili işyerinin hangi tarihten itibaren faal olduğu ile çalışma ruhsatı alıp almadığı araştırılmalı, vergi kayıtları getirtilip incelenmeli, yapılan sigortalı bildirim ile işyerinin faaliyeti karşılaştırılmalı, çalışmanın geçtiği iddia edilen işyerine komşu işyeri bordrolu tanıkları tespit edilip beyanlarına başvurulmalı, varsa savcılık soruşturması ve devamında ceza dosyası irdelenmeli, davaya dahilleri sağlanan sigortalılar dinlenilmek suretiyle iş yerinde fiilen çalışmaya başladıkları tarih tespit edilmeli ve tüm bu deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle tam olarak belirlenmeli, böylelikle uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, belirtilen hukuki ve fiili durumlar nazara alınmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine,
15.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.