Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/11700 E. 2021/16867 K. 29.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/11700
KARAR NO : 2021/16867
KARAR TARİHİ : 29.12.2021

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle, tespiti istenen süreler yönünden, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hizmet tespitine ilişkin davaların yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79 ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında vurgulandığı gibi davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiğinden, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekir.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının hizmet tespitini talep ettiği 01/09/1999-28/02/2013 tarihleri arası dönemde, 2000/3-11/01/2001 arasında davalı … Kooperatifinde, 12/01/2001-01/05/2001, 17/10/2001-25/10/2005 arasında ki dönemlerde davalı … Kooperatifinden hizmet bildirimlerinin bulunduğu, 25/10/2005-2009/9, 26/10/2010-31/12/2011, 01/01/2012-2012/2, 07/02/2012-28/02/2013 arası dönemlerde ise davalı … Yönetiminden hizmet bildirimlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilerek, davacının … sicilli …Yapı Kooperatifinde 01/10/1999-31/12/1999, 12/01/2001-01/05/2001 (bu sürede 28 gün eksik bildirim var.) 17/10/2001-31/12/2003 ( bu sürede 174 gün eksik bildirim var.) … sicilli …Site Yönetimindeki çalışmalarının 25/10/2005-28/02/2013 (2010/10. ayda 25 gün, 2012/2. ayda 7 gün eksik bildirim var) tespitine karar verilmiş ise de 01/10/1999-31/12/1999 dönem yönünden verilen kabul kararı eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Somut olayda; davalı işveren … Konut Yapı Koopratifi yanından bildirimi yapılan 2000/3-11/01/2001 hizmet süreleri bulunması ve bu işveren yanındaki çalışmanın 11/01/2001 tarihinde son bulması, daha sonraki dönemlerde 12/01/2001-28/02/2013 döneminde ise … Yapı kooperatifinden ve … Site yönetiminden bildirimler yapılmış olmasına göre, davanın da 16/09/2013 tarihinde açılmış olması karşısında, yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği 11/01/2001 yılı sonu başlangıç alınarak tespitine karar verilen 01/10/1999-31/12/1999 arası dönem yönünden hak düşürücü sürede kaldığı gözetilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksi kabul ile karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden davacı ve davalılardan Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, Üye …’in muhalefetine karşı, Başkan …, Üyeler …, … ve …’ün oyları ve oy çokluğuyla, 29/12/2021 gününde karar verildi.

KARŞI OY

Yargıtay … Hukuk Dairesinin katılmadığımız çoğunluk görüşünce 01.10.1999-31.12.1999 tarihleri arası tespite konu sürenin hak düşürücü süre kapsamında kaldığı değerlendirilerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi şeklinde bozma kararı verilmiş ise de, aşağıda belirtilenen nedenlerle bozma kararına katılamamaktayım.
Hak düşürücü süre ile ilgili olarak;
Yargıtay …. Hukuk Dairesi son olarak bildirilminin yapıldığı yıldan itibaren beş yıl içinde dava açılması halinde, aynı şekilde yıllar önce verilen işe giriş bildirgesinden önceki sürelerin tesbitini kabul etmektedir.
Sigortaya işveren tarafından hiç bildirimi olmayan sigortalıların işten ayrıldıkları tarihten itibaren beş yıl içine dava açmaları halinde, geçmişe doğru kesintisiz olarak 10 yıl 15 yıl hatta 20 yıl hizmet tesbitine karar verilmesi halinde hakdüşürücü süre sözkonusu olmamaktadır.
Somut olay ve benzer durumdaki olaylarda, işveren dilediği zaman işe giriş bildirgesi düzenleyerek vermekte ve hizmetleri kısmen bildirmektedir. Sigortalının bu bildirime itiraz etme şansı yoktur. İşe bildirgesini imzalamak zorunda kalmaktadır.
Hiç bildirimi olmayan ve kısmen çalışmaları bildirilen sigortalıların çalışmalarının kesintisiz olarak devam ettiği durumlarda, hukuk önünde aynı haklara sahip olması gerekir.
Sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı Mülga 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrası olup bu bentte “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır.
Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinin 1. fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun’un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması halinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden, hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.
Somut olayda, davacının kısmi çalışmalarının bildirilmesi nedeniyle kesintisiz devam eden birleşen blok çalışmalarının bulunması hâlinde 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemez. (HGK 02.07.2019 gün 2016/10-917 E-2019/833 K ) sayılı kararı da aynı yöndedir.
Bu nedenlerle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin hak düşürücü süre nedeniyle bozma yönündeki çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.