YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/10707
KARAR NO : 2022/15852
KARAR TARİHİ : 13.12.2022
Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
No :
Dava, iş kazasından sigortalının sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilinin istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen karar davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Davacı vekili 24.06.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 29.01.2011 tarihinde iş kazası geçirmesi nedeniyle belirsiz alacak davası mahiyetinde fazlaya ilişkin talep hakkı saklı olmak üzere 1.000 TL maddi tazminat ile 1.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 10.09.2018 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat istemini 382.339,41 TL’ye artırmıştır.
II- CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle husumet yokluğundan reddi gerektiğini, zira dava konusu olay sırasında davacının … AŞ.’nin personeli olarak görev yaptığını, itirazının kabul görmez ise davanın … AŞ’ye ihbarına karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca davacının idarelerinden talep ettiği maddi ve manevi tazminat alacaklarının zamanaşımına uğramış olduğunu, davaya konu olan kazanın dava dışı … A.Ş.’nin yüklenimindeki … ili, ………… ilçelerinin muhtelif cadde ve sokaklarındaki Kanalizasyon Hatlarının Temizliği işinin yapımı sırasında Mithatpaşa Caddesi üzerindeki kanal bacalarının tek tek temizlenmesi esnasında vuku bulduğunu, kaza sonucunda kanal bacalarının temizlenmesine gözlemcilik eden davacı …’ın yaralandığını, davacı …’ın 2013/991 ihale kayıt numaralı iş kapsamında … A.Ş personeli olarak Kanalizasyon Dairesi Başkanlığı Kanal Bakım Şube Müdürlüğü bünyesinde “Kanal Araç Muavini” görevi ile çalıştığını, ana güzergahlardaki kanal temizleme çalışmaları esnasında kazaya sebep olabilecek mesafelerde emniyet tedbirlerinin sürekli alındığını, davaya konu zararın oluşmasına neden olan kazanın, şehir içinde saatte 70 km hız sınırı olmasına rağmen, tedbirsiz, dikkatsiz ve süratli bir şekilde araç kullanan dava dışı…’nun kusurundan kaynaklandığını, … …’nun, müvekkili idareye ait olan ve yaklaşık 70 km hızla giden bir aracın durabileceği mesafede güvenlik önlemi olarak bulundurulan bariyerleri yıkarak alınan emniyet tedbirlerini aştığını ve davacının yaralanmasına sebep olduğunu, davacının…’nun sevk ve idaresindeki aracın çarptığı bariyerlerden çıkan gürültü nedeniyle üzerlerine gelen aracı fark edip son anda kaçarak muhtemel bir ölüm tehlikesinden kurtulduğunu, çalışma alanında tüm emniyet tedbirlerini almak yüklenici firma olan … AŞ’ye ait olduğunu, bu durumun ihaleli işin Özel Teknik Şartnamesinde de açıkça belirtildiğini, tüm emniyet tedbirleri alınmış olmasına rağmen, kazaya sebep olan…’nun, bariyerlere çarpmak suretiyle güvenlik tedbirlerini aşarak çalışma alanına girdiğini, kazaya sebebiyet verdiğini, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin öncelikle zamanaşımı ve husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi özetle: “Mahkememiz dosyasına sunulan bilirkişi raporu ile … 9. İş Mahkemesine sunulan raporların ayrıntılı ve gerekçeli oluşu, birbirini teyit etmesi, usul ve yasaya uygun bulunması mahkememizce denetime elverişli olacak şekilde hazırlanması, kusurun dağıtım ve aidiyeti konusundaki mütalaanın olayın meydana geliş biçimine uygun olması sebebiyle mahkememizce itibar etmek gerekmiş, olayın meydana gelmesinde davalı iş verenin çalışanının kusur oranının da ilavesi ile %90 kusurlu bulunduğu kabul edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54. maddesi düzenlemesine göre Bedensel zararlar: “1. Tedavi giderleri,2. Kazanç kaybı, 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” olarak belirtilmiş, zararın ne şekilde belirleneceğin yönelik 55. madde ise “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır” denilmek sureti ile yasada açıkça düzenleme yapılmıştır.
Celp edilen kayıt ve belgelere, olayın meydana geliş biçimine yönelik müfettiş raporları ile tutanak kapsamlarına, usul ve yasaya uygun bilirkişi raporlarına nazaran olayın meydana gelmesinde davalı iş verenin %90 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkememizce davacının uğramış olduğu maddi zararın belirlenmesini teminen bilirkişiden rapor alınmış olup söz konusu raporda davacının maluliyet oranına, tarafların kusur durumlarına, SSK tarafından yapılan ödemelerin tenzilinden sonra davacının tazmin edilmeyen maddi zarar miktarının 382.339,41 TL olduğu bildirilmiştir.
Maddi zarar konusunda alınan bilirkişi raporunun ayrıntılı ve gerekçeli oluşu, usul ve yasaya uygun bulunması mahkememizce denetime elverişli olacak şekilde hazırlanması sebebi ile itibar etmek gerekmiştir.
Yargılama sırasında davacı vekili bilirkişi raporuna göre harcını yatırmak sureti ile davasını maddi tazminat yönünden ıslah etmiştir.
Davacının ayrıca manevi tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmakta olup davacının meydana gelen iş kazası sonucu % 42 oranında sürekli iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığı, davacının, iş kazasında % 10 ve davalının ise % 90 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mülga B.K.’nun 47.maddesinde, bedensel bütünlüğün bozulması halinde, Hâkimin, olayın özelliklerini göz önünde bulundurarak zarar görene adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörülmüştür. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi düzenlemesine göre “hâkim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerini göz önünde tutarak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Bedensel bütünlük,eş değişle vücut bütünlüğü kavramının fiziksel bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Ayrıca kişilerin yaşama hakkı yasa ve Anayasalar ile teminat altına alınmıştır. Manevi tazminatta olayın özelliklerinin neler olduğu 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebildiğinden mahkemece somut olay bütün olarak değerlendirilmek sureti ile objektif ölçülere göre manevi tazminat miktarını göstermesi gerekir.
Bedensel bütünlük, eş değişle vücut bütünlüğü kavramının fiziksel bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebildiğinden mahkemece somut olay bütün olarak değerlendirilmek sureti ile objektif ölçülere göre manevi tazminat miktarını göstermesi gerekir.
Öte yandan manevi tazminatın tutarını belirleme görevi, Hâkimin taktirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı ve duyulan üzüntüyü hafifletecek nitelikte olması gerekir. Hâkimin bu konudaki taktir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, işçinin sürekli iş göremezlik oranı, yaşı ve olay tarihi gibi durumları göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yaratması yanında caydırıcı nitelikte de olması gerektiği söz götürmez.
Olayın oluş şekline, müterafık kusur oranlarına, husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın kaza tarihindeki alım gücüne, özellikle 26.06.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine, hak ve nesafet kurallarına göre davacının kanal temizleme işini yaptığı sırada yoldan geçen bir aracın üzerlerine gelmesi, çalışanlara park ettikleri araçla birlikte çarpması neticesinde davacının başından yaralandığı, davacının söz konusu yaralanma sebebi ile birden fazla olmak üzere beyin ve göz ameliyatı geçirdiği, kaza sonunda kafa travması neticesinde kafa tasında çökme meydana geldiği, uzun dönem tedavi ve raporlu zaman geçirdiği, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 27/04/2011 tarihli raporuna göre davacının tek gözünde görme kaybının yitirildiği göz önüne alındığında davacının talep ettiği 1.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilip aşağıdaki hüküm fıkrası tesis olunmuştur.” Gerekçeleriyle “ Davanın kabulü ile; 1.000 TL manevi, 382.339,41 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 29/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince “Dosya kapsamındaki yazı, bilgi ve belgelere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde usul ve esas bakımından hukuka aykırılık bulunmamasına, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere göre ve özellikle; İzsu ile … arasında yapılmış 24 ay süreli İzsu bünyesindeki dere güzergahlarının kanalizasyon, yağmur suyu ve içme suyu şebekelerinin işletimi, bakımı ve onarımı hizmetleri alım sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmeye istinaden kanal temizliği sırasında dava dışı…’ nun kullandığı aracın kanal temizleme aracı kısmına arkadan çarparak burada bulunan davacının yaralandığı, dosya kapsamına ve olayın oluş şekline uygun olan İş Güvenliği uzmanı bilirkişi raporuna göre dava dışı…’ nun %60, davacının %10, İzsu ve İzbetonun müştereken-müteselsilen %30 oranında kusurlu olduğu, aynı kusur oranları ile karara çıkan rücuen tazminat dosyasının Yargıtay onama kararı neticesinde kesinleştiği, davalının husumete ve kusura yönelik itirazının yerinde olmadığı, ücretle ilgili olarak bordroların sunulmadığı, HDC kaydındaki verilere göre hesaplama yapıldığı, maddi tazminata ilişkin rapordaki hesaplamalarda bir hata bulunmadığı bu itibarla ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararına karşı davalının yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” Gerekçesiyle “… 8. İş Mahkemesinin 2016/392 E., 2018/456 K. ve 18/10/2018 tarihli kararına karşı davalının yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine,” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Davacının işvereninin müvekkilinden bağımsız tüzel kişiliğe sahip olan … AŞ olduğunu, ve dava harici…’nun %60 kusurunun müvekkiline atfının mümkün olmadığını, … …’nun tehlikeli bir şekilde araç kullanıp, 70 km hızla gidebilecek bir araç için alınmış bariyer vb şeklindeki emniyet tedbirlerini yok ettiği, ve yaklaşık 40 ton kapasiteli kombine kanal temizleme aracını görmeyerek çarptığını, tanık … beyanlarına göre araç ışıklarının yandığı ve dubaların da yol üzerinde konulmuş durumda olduğunu, aracı çok hızlı kullanması nedeniyle illiyet bağının kesildiğini, tüm emniyet tedbirlerini almanın davacının işvereni olan … AŞ’ne ait olduğunu, maddi tazminat hesabında ortalama ücretin hatalı hesaplandığını, manevi tazminatın belirsiz alacak niteliğinde istenmesinin mümkün olmadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
A) Davalılar vekilinin, davacı lehine hükmedilen manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. – 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 – 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070,00 TL, 01.01.2021 tarihi sonrası için 78.630,00 TL’dir.
6100 sayılı HMK’nun 110. maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı dikkate alındığında, davacılar lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatların birbirlerinden ve diğer hüküm fıkralarından bağımsız olarak kesinlik incelemesine tabi tutulması gerektiği gözetilerek, temyize konu iş bu manevi tazminat hükmünün 1.000 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte olan 78.630,00 TL’lik temyiz (kesinlik) sınırının altında kaldığı anlaşılmakla anılan hükme yönelik temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
B) Davalı vekilinin, davacı lehine hükmedilen maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine ve özellikle hükme esas alınan 13.11.2017 tarihli kusur raporundaki kusur oran ve aidiyetlerinin yerinde olmasına, davacının teselsüle dayanmış olması göz önünde bulundurularak davalının asıl işveren sıfatıyla, alt işveren kusurundan ve dava harici üçüncü kişi kusurundan da davacıya karşı sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmamasına; davacının bu dosya kapsamında %10 kusurunun belirlenip, davalının sorumlu tutulduğu %90 oranındaki kusurun davalı ile dava harici kişiler arasındaki aidiyetinin davalı ile bu kişiler arasında açılması imkanı bulunan rücu dava dosyasında tartışılarak sonuca bağlanmasının mümkün olmasına göre; bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının bozma sebebi yapılamayacağının anlaşılmasına göre, somut olayın özelliklerine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Taraflar arasında maddi tazminatın hesabı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Maddi tazminat hesabı sigortalının veya desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, sigortalının veya desteğin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolara ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak % 5 arttırılıp %5 ıskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesaba esas alınacak gerçek ücretin ise; sigortalının imzasını taşıyan bordrolara yansıyan ücreti olduğu, bu tarzda belgenin bulunmaması halinde ise sigortalının veya desteğin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücretin sigortalının sendikalı olup olmadığı da dikkate alınarak sendikalardan, aksi durumda ise emsal ücret araştırması ile tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş sigortanın imzasını taşımayan belgelerin ücret olarak kabul edilemeyeceği, bilinen varken varsayıma dayalı olarak hesap yapılmayacağı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda, 29.01.2011 tarihinde meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi tazminat alacağının belirlenmesi için hesap bilirkişiden alınan 04.06.2018 tarihli hesap raporunda SGK’ya verilen vizite kağıdı ve davacıya ait hizmet döküm cetvelinde yer alan bilgilere göre 2010 yılı 11 ve 12. Ayları ile 2011 yılı 1. Aylarına ilişkin üç aylık gelirinin ortalaması alınarak hesap yapılmış ise de; hizmet döküm cetvelindeki kayıtlara göre davacının iş kazasından sonra işveren nezdindeki çalışmasının bitmeyip devam ettiği, öte yandan davacının 25.06.2007 tarihinden itibaren Belediye İş Sendikasına üye olduğunun da anlaşılmış olmasına göre yapılan hesapta esas alınan ücretin hesap ilkelerine uygun olmadığı gibi davalı tarafça bu hususun ortalama gelirin fazla tespit edildiği şeklinde açıkça itiraz konusu yapıldığı da anlaşılarak, itiraz inceleme konusu yapılmadan anılan hesaba itibarla hüküm tesisi hatalı olmuştur.
Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, davacının olay tarihinde sendikalı işçi olup olmadığı açıklığa kavuşturulup, bağlı olduğu sendika ile işveren arasında düzenlenmiş bulunan Toplu İş Sözleşmeleri dosya kapsamına getirilmek, iş kazası tarihinde sendikalı değil ise de olay tarihinde yaptığı işe göre alması gereken ücretin … rayiç ücretleri ile meslek odalarından belirlenerek, (davacı tarafça hükmün temyiz edilmemiş olması nedeniyle davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek) hükme esas alınan 04.06.2018 tarihli hesap raporunda esas alınan işlemiş (bilinen) devre sonuna kadar Toplu İş Sözleşmeleri kapsamında (aksi halde anılan ücret araştırması ilkelerine göre) alması gereken ücretlere ve imzalı bordrolara göre hesap yapılmak, (bilinen devre tarihinden sonra yürürlüğe giren ücret değişiklikleri rapora yansıtılmamak suretiyle) düzenlenecek ek hesap raporunun hükme esas alınması, maddi tazminatın netice miktarı yönünden de davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hakkı gözeterek bir karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı gerekçelerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 13.12.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.