Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/9690 E. 2021/15946 K. 14.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/9690
KARAR NO : 2021/15946
KARAR TARİHİ : 14.12.2021

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi…. Hukuk Dairesi

Dava, iş kazası ölümünden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacılar ile davalı … ve davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı … ve davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacılar vekili dava ve talep artırım dilekçesinde özetle, müteveffa sigortalının geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiği, eş … lehine 83.351,83-TL. maddi, 60.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 8.207,30 TL maddi, 40.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 5.494,36-TL maddi, 40.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 2.110,95-TL maddi, 40.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 3.031,44-TL maddi, 40.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 1.000,00-TL maddi, 40.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Kazalı sigortalının 28/12/2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucunda vefat ettiği, hükme esas alınan kusur raporunda kazanın meydana gelişinde, müteveffa kazalının kusursuz, davalıların % 100 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, tarafların kusur oranı, kurum tarafından yapılan ödemeler ve dosya kapsamı nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalı …. ve davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş. istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulüne, …. İş Mahkemesi ‘nin 12/06/2018 tarihli 2014/165 Esas – 2018/345 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davacının davasının kısmen kabulü ile; …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 83.351,83 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 5.494,36 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 8.207,30 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 3.031,44 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 2.110,95 TL maddi tazminatın davalı … yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar … İnşaat Turizm San.ve Tic. A.Ş., … ve … ‘dan ise olay tarihi olan 28/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, …’in maddi tazminat davasının reddine, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 60.000,00 TL manevi tazminatın, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 40.000,00 TL manevi tazminatın, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 40.000,00TL manevi tazminatın, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 40.000,00 TL manevi tazminatın, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 40.000,00 TL manevi tazminatın, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan … İnşaat Turizm San.ve Tic. A.Ş., … ve … ‘dan olay tarihi olan 28/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı …. vekili temyiz dilekçesinde; hesaplanan tazminatın kabulü anlamına gelmemek üzere; bilirkişi raporunun kusur oranları ve müteveffanın anne-babasının payları dikkate alınmadan hazırlandığını, bilirkişi raporunda müteveffanın çocuklarına destek vereceği sürenin hatalı hesaplandığını,
Davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, müvekkili şirketin olayın meydana gelişinde herhangi bir kusuru bulunmadığını, olayın meydana gelmesinin tamamen sürücünün kusuru olduğunu, yolda uyuduğu iddia edilen sürücüye atfedilen % 55 kusur oranının hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, hesap raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, müteveffanın anne ve babasına da ayrı ayrı en az % 5 pay ayrılması gerektiğini, beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 28/12/2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile, eş … lehine 83.351,83-TL maddi, 30.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 8.207,30 TL maddi, 15.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 5.494,36-TL maddi, 15.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 2.110,95-TL.maddi, 15.000,00-TL manevi, çocuk … lehine 3.031,44-TL maddi, 15.000,00-TL manevi, çocuk …’in maddi tazminat talebinin reddi ile 15.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verildiği, bu kararın davacılar ve davalı …. ve davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş. vekillerince istinaf yoluna götürüldüğü, … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesince davalı … ve davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş. istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davacıların istinaf başvurusunun kabulüne, …. İş Mahkemesi ‘nin 12/06/2018 tarihli 2014/165 Esas – 2018/345 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davacının davasının kısmen kabulü ile; …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 83.351,83 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 5.494,36 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 8.207,30 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 3.031,44 TL maddi tazminatın, …’in maddi tazminat davasının kabulü ile 2.110,95 TL maddi tazminatın davalı … yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar … İnşaat Turizm San.ve Tic. A.Ş., … ve … ‘dan ise olay tarihi olan 28/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, …’in maddi tazminat davasının reddine, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile 60.000,00-TL manevi tazminatın, çocuklar …’in, …’in, …’in, …’in, …’in manevi tazminat davasının kabulü ile ayrı ayrı 40.000,00-er TL manevi tazminatın davalılardan … İnşaat Turizm San.ve Tic. A.Ş., … ve … ‘dan olay tarihi olan 28/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, meydana gelen iş kazasında sorumluluğun tespiti noktasında toplanmaktadır.
Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
İşçi ve işverenin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sıkı iş ilişkisi, işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve iş yeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, buna karşı işveren de, işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, iş yeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.
Sanayi ve teknolojideki gelişmeler, yeni işletmelerin açılması, fabrikaların kurulması iş yerlerindeki makinalaşmanın artmasına yol açmış, bu durum iş kazaları ile meslek hastalıklarında artışlara neden olmuştur. Bu gelişme, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkili şekilde alınması gereğini ortaya çıkarmıştır.
İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dahil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.
Anayasanın 17. maddesinde; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” hükmü getirilerek yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinde; “İş sahibi, aktin özel halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icabeden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur.
İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur.” hükmü düzenlenmiştir.
Yasa koyucu 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığını 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında düzenlemiştir.
Anılan fıkrada “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır. Bu fıkraya göre, işverenin, işçinin yaşam, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. Burada işverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve iş yerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.
Aynı maddelere paralel olarak, 4857 sayılı İş Kanununun “İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri” kenar başlıklı 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu fıkraya göre “İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.”
Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.
Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. Işverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir.
Nitekim, günümüzde gelişen sanayi ve teknoloji karşısında yukarıda açıklanan hükümler yeterli görülmemiş, insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğu iken, İş Kanununun 77. ve devamı bir kısım maddeler 30/06/2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun “İşverenin Genel Yükümlülüğü” kenar başlıklı 4. maddesine göre;
(1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin önlenmesi eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b) İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c) Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
(2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
(3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.
Aynı kanunun ” Risklerden Korunma İlkeleri ” kenar başlıklı 5.maddesine göre;
(1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler gözönünde bulundurulur.
a)Risklerden kaçınmak.
b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.
c) Risklerde kaynağında mücadele etmek.
ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı çalışma şekli ve üretim metodlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak.
e) Tehlikeli olanı tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.
f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.
g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.
ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.
Yine 6331 sayılı Kanun ” Risk Değerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Araştırma” karar başlıklı 10. maddesinde şu hüküm düzenlenmiştir.
(1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır.
a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu,
b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi,
c) İşyerinin tertip ve düzeni,
ç)Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu,
2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.
(3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri, çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.
(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.
Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümlülüğünün çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, ” Çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı bir takım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5.maddede işverenin anılan yükümlülüklerle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir. (HGK. 09/10/2013 tarih, 2013/21-102 Esas, 2013/1456 Karar)
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlerin yükümlülüklerini belirlerken aynı zamanda çalışanların da yükümlülüklerini belirlemiştir.
Kanunun 19. maddesine göre;
(1) Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşünmemekle yükümlüdür.
(2) Çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim talimatları doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır.
a) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek.
b) Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak.
c) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek,
ç) Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.
d) Kendi görev alanında iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37. maddesiyle 4857 sayılı Kanunun 2. maddesinin dördüncü fıkrası, 63. maddesinin dördüncü fıkrası, 69, maddesinin dördüncü, beşinci ve altınca fıkraları, 77,78,79,80,81,83,84,85,86,87,88,89,95,105 ve geçici 2. maddeleri yürürlükten kaldırılmış, 4857 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan ” İş Sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere” ifadesi ile 98. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ” 85. madde kapsamındaki işyerlerinde ise çalıştırılan her işçi için bin Yeni Türk Lirası” ifadesi metinden çıkartılmıştır.
Yine 6331 sayılı Kanunun “Atıflar” kenar başlığını taşıyan geçici 1. maddesinde “(1) Diğer mevzuatta iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak 4857 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu kanuna yapılmış sayılır” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; “İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü” olacağı belirtilerek, İş Kanununun 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; “İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi” olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununun 77. ve devamı maddelerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. ve 5. maddelerde işverenin yükümlülüklerini, 19. maddede de çalışanların yükümlülüklerinin çağdaş anlaşıyla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır.
6331 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan tenik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.
Öte yandan işvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet rabıtasının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. (HGK, 20/03/2013 tarih, 2012/21-1121 Esas, 2013/386 Karar)
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; müteveffa sigortalının, davalı … İnşaat Tur. San. Tic. A.Ş. adlı işyerinde çalıştığı, davalı …’ın olay tarihinde sevk ve idaresinde bulunan servis aracı ile mütevaffa kazalının da içerisinde bulunduğu 12 işçiyi şantiyeden alarak inşaat sahasına götürmek üzere yola çıktığı, sürücünün seyir sırasında direksiyon hakimiyetini kaybedip aracın yoldan çıkarak baraj göletine uçmasına sebebiyet verdiği, müteveffa kazalı ile birlikte 8 kişinin vefat ettiği, düzenlenen otopsi raporunda ölüm sebebinin suda boğulma olduğu, SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığının 09/04/2014 ve 24/06/2014 tarihli tahkikat raporlarında meydana gelen olayın iş kazası olduğunun, iş kazasının meydana gelmesinde davalı … Aş. Nin %40 ve müteselsilen de … Enerji Aş.nin %10, …’ın %5, …’ın % 45 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, …Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/110 esas sayılı dosyasından alınan 16/10/2014 tarihli kusur raporunda davalı …’ın tamamen kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece aldırılan 02/06/2015 tarihli kusur bilirkişi raporunda davalı …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, davalı işverenin ve kazalı müteveffanın kusursuz olduğunun belirtildiği, 24/04/2016 tarihli kusur bilirkişi raporunda davalı işveren … AŞ’nin %20 oranında, davalı …’ın %30 oranında, davalı …’ın %50 oranında kusurlu, müteveffanın kusursuz olduğunun tespit edildiği, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesine yönelik alınan 08/02/2017 tarihli kusur bilirkişi raporunda ise kazalı müteveffanın kusursuz, davalı işveren … Aş.nin %40 oranında, davalı …’ın %55 oranında, davalı …’ın %5 oranında kusurlu olduklarının belirtildiği görülmekle; mahkemece bahse konu bu raporlar arasında çelişki giderilmediği gibi raporlarda olayın meydana gelmesini önleme yönünden işverenin alması gerekli veya alabileceği önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususların ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hususlarının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadığı, mahkemenin de bu raporlar ile yetinerek karar verdiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; hüküm altına alınacak tazminat miktarlarına etkisi bakımından, öncelikle aynı kazada vefat eden diğer işçilerin açtıkları tazminat dava dosyaları ile aynı olaya ilişkin ceza ve rücu dava dosyasındaki kusur raporunun da dosya kapsamına getirtilerek-verilen kararların kesinleşip kesinleşmediğinin gözetilerek, A sınıfı İş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak bilirkişi heyetine konuyu yukarıda açıklandığı biçimde incelettirmek, tarafların iş kazasının gerçekleşmesindeki kusur oranlarını – tarafların dosyada mevcut kusur raporlarına itirazları da göz önünde tutulmak suretiyle- her türlü şüpheden uzak şekilde tespit ettirmek, alınan raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı …. ve davalı … İnşaat Turizm San. ve Tic. A.Ş vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin, … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14.12.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.