YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/8050
KARAR NO : 2021/5302
KARAR TARİHİ : 14.04.2021
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2015/390-2016/323
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İncelemeye konu dava dosyasından; dava dışı …’in 2000/5-2006/5 arası bekçi olarak çalıştığının hizmet tespiti davası ile kesinleşmesi üzerine, davalı Kurum tarafından … … Malları Koruma Başkanlığı’nın 2003/9-2006/5 arası prim ve ferilerine ilişkin ödeme emirlerinin davacıya 11.06.2015 tarihinde tebliğ edildiği, 17.06.2015 tarihinde kuruma itiraz edildiği ve 22.10.2015 tarihli Kurum cevabının davacıya 05.11.2015 tarihinde tebliği üzerine, 09.10.2015 tarihinde, zamanaşımı ve şahsi sorumluluğun olmadığı iddiasıyla iş bu davanın açıldığı, dosyadaki … Köyü muhtar ve ihtiyar meclisi üyesi olarak seçilen kişi listesinde davacının 28.03.2004-29.03.2009 tarihleri arasında 1. aza olarak görüldüğü anlaşılmıştır
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre; davalı Kurum vekilinin sair temyiz itrazlarının reddi gerekir.
2-)506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. ” hükmünü öngörmüştür.
506 sayılı Kanunun 2. maddesi, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu kanuna göre sigortalı sayılacaklarını, 4081 sayılı … Mallarının Korunması hakkındaki Kanuna göre çalıştırılan Koruma Bekçilerinin de bu kanuna tabi olacağını hükme bağlamıştır. Anılan Kanunun 4. maddesi ise; 2.’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişilerin “İşveren”, işveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimselerin ise “İşveren vekili” olduğunu, bu kanunda geçen işveren deyiminin işveren vekilini de kapsayacağını ve işveren vekilinin bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumlu olacağını, çiftçi mallarını koruma bekçileri hakkında, işverenlerin bu kanunda belirtilen yükümlerinin, bunları tayine yetkili makam tarafından yerine getirileceğini, hükme bağlamıştır. Söz konusu yetkili makam ise 4081 sayılı … Mallarının Korunması Hakkındaki Kanunda düzenlenmiştir.
4081 sayılı Kanunun 4. maddesi, Murakebe Heyeti ve Koruma Meclisi üyeleğine seçilme koşullarını, 6. maddesi, kararların ne şekilde alınacağını, 7. maddesi, Koruma Meclisinin yetki ve görevlerini düzenlemiştir. Buna göre, köy ve kır bekçiliğine ehil gördüklerini seçerek tayinlerini vali ve kaymakamın tasdikine arzetmek, bekçilerin adetlerini, çalışma müddet ve şartlarını tespit etmek, vazife görecekleri mıntıkaları ayırmak, bunlara para veya mal olarak verilecek aylık veya yıllığı kararlaştırmak, vazifelerini iyi görmeleri için lüzumlu tedbirleri almak, hayvanlar için müşterek çoban tutmak Koruma Meclisinin görevleri arasındadır. Öte yandan, anılan Kanunun 15. madde hükmüne göre de, yıllık koruma tarifelerini belirlemek, koruma ücretlerini, Tahsili Emval Kanununa göre tahsil etmek, bekçilerin maaşının yıllık artış miktarını belirlemek vs. gibi görevleri vardır. 4081 sayılı Yasanın genel düzenlemesine bakıldığında, Koruma Meclisinin, … Malları Koruma Başkanlığı’nın yetki görevlerini yerine getirebilmesini sağlayan yetkili icra organı olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında … Malları Koruma Başkanlığı’nın en yetkili organı olan Koruma Meclisi üyelerinin, üst düzey yönetici sıfatının bulunduğu ve prim borçlarından sorumlu olduklarının kabulü gerekir.
Anılan Yasa’nın 3. maddesine göre, Bu kanunda yazılı işlerden köylere taallük edenleri ihtiyar meclisi, ikinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı sahalara ait olanları koruma meclisi tarafından ifa olunur.
3-)506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından, 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi hükmü gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de burada uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı borcu yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre, zamanaşımı süresi beş yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin beşinci fıkrasında değişiklik yapılıp, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesiyle birlikte 102. maddesinin de uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür.
Diğer taraftan; 6183 sayılı Yasa’nın 103. maddesi ile tahsil zamanaşımını kesen sebepler düzenlenmiş olup; anılan düzenlemede; ” 1. Ödeme, 2. Haciz tatbiki, 3. Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, 4. Ödeme emri tebliği, 5. Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi, 6. Yukarıdaki 5 sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, 7. İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi, 8. amme alacağının teminata bağlanması, 9. kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi, 10. İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi, 11. (Ek bent: 25/12/2003 – 5035 S.K./1. md.) Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.
Kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Zaman aşımının bir bozma kararı ile kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı, yeni vade gününün rastladığı; amme alacağının teminata bağlanması veya icranın, kaza mercilerince durdurulması hallerinde, zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı; takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günüdür.” hükmü öngörülmektedir. Bu kapsamda zamanaşımı süreleri dava konusu prim borçlarının dönemleri itibariyle değerlendirilmeli, zamanaşımına uğramayan borçların varlığının tespiti halinde, yukarıda belirtilen mevzuat kapsamında yapılacak değerlendirme ile varılacak sonuca göre hüküm tesisi gereklidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında mahkemece davacının, 4081 sayılı Yasa’nın 3. maddesi gereğince, … … Malları Koruma Başkanlığı koruma meclisi üyesi olmasına göre, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde 06.07.2004 tarihinden öncesi prim borçlarının 5 yıllık zamanaşımına uğradığı, anılan tarihten sonrasında ise zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu dikkate alınıp, zamanaşımına uğramayan süreler yönünden sorumlu olduğu gözetilerek bu doğrultuda karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.04.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.