YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/7080
KARAR NO : 2021/7843
KARAR TARİHİ : 08.06.2021
Mahkemesi : Bakırköy 30. İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu sigortalının vefatı nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve reddine dair verilen karara karşı, davacılar vekili ile davalılardan … İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ve … İnş. ve Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesince davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacıların istinaf başvurularının kabulü ile yeniden esas hakkında kısmen kabul ve redde dair karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28.Hukuk Dairesince verilen kararın davalı … ve … Müh. İnş. Taah. A.Ş. vekili tarafından süresi içersinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacılar vekili dava, dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi sigortalının 17.01.2012 tarihinde gerçekleşen iş kazasında vefatı nedeniyle hak sahibi eş ve çocuklarının her biri için fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere 20.000 TL’şer Maddi ve 60.000 TL’şer Manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davacılar vekili ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini neticeten davalı … İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ve … İnş. ve Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … Müh. İnş. Taah. A.Ş. yönünden davacı Eş … lehine 461.301,18 TL, Çocuk … lehine 28.366,42 TL, Çocuk … … lehine 72.112,05 TL, Çocuk … lehine 85.697,90 TL, Çocuk Muhammed lehine 109.808,96 TL maddi tazminatının kaza tarihinden faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı …, … ve … yönünden ise davayı takip etmeyeceklerini beyan etmiştir.
II-CEVAP
Davalı … San. İnş. Tic. A.Ş vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle : davacılar tarafından açılan davada …’in geçirdiği iş kazası sonucu vefatı nedeniyle toplam 400.000 TL maddi ve manevi tazminatın talep edildiğini, davanın konusunun iş kazası sonucu ölüm neticesine bağlı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğunu, iş kazası sonucu ölüm neticesine bağlı maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkemelerin iş mahkemeleri olduğunu, bu sebeple görev yönünden davanın reddiyle dosyanın Bakırköy İş mahkemelerine gönderilmesini, talep ettiklerini, müvekkili firmanın bahse konu … projesinde asıl iş veren sıfatının bulunmadığını, bu nedenle herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını belirterek göreve ve esasa ilişkin olarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … İnş. ve Tah. San. Tic. Ltd. Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle: müvekkili şirket adına kayıtlı … plakalı beton pompalı araç ile davalı … Tic. A.Ş tarafından inşaata diğer davalı C sınıfı ehliyete sahip şoför Mustafa Sarkın tarafından beton sevkiyatı yapılırken, beton aracının hortumunun …’e çarpması sonucu ölümlü kazanın meydana geldiğini, aracı kullanan …’ın boğumlu beton pompası, bakım ve onarım eğitim sertifikasının bulunduğunu, beton dökümü yapılacak sahanın diğer davalıların mülkiyet-çalışma sorumluluğunda olan bir inşaat alanı olduğunu, belirtilen diğer nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili müvekkili yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına rıza göstermediklerini beyan etmiştir. Davacı vekili bu beyan üzerine davayı takip ettiğini beyan etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince davalılar …, … ve … hakkında takipsiz bırakılan dosyanın açılmamış sayılmasına, Davalılar … İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ve … İnş. ve Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve … AŞ yönünden ise Eş … lehine 232.759,12 TL maddi ve 50.000 TL manevi, çocuk … lehine 11.787,66 TL maddi ve 40.000 TL manevi, çocuk … … lehine 29.314,04 TL maddi ve 40.000 TL manevi, çocuk … lehine 37.625,26 TL maddi ve 40.000 TL manevi, çocuk Muhammet lehine 48.534,77 TL maddi ve 40.000 TL manevi tazminatın iş kazası olan 17/01/2012 tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte iş bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi kararının davacılar vekili ile davalılardan … İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ve … İnş. ve Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince “Davalıların istinaf taleplerinin HMK nun 353/b-1 maddesi uyarınca Esastan Reddine, Davacıların istinaf isteminin kabulü ile yeniden esas hakkında Davalılar …, … ve … hakkında takipsiz bırakılan dosyanın açılmamış sayılmasına, Davalılar Yapı İnşaat San. ve Tic. A.Ş, … ve … AŞ yönünden ise Eş … lehine 431.665,21 TL maddi ve 50.000 TL manevi, Çocuk … lehine 25.803,65 TL maddi ve 40.000 TL manevi, Çocuk … … lehine 64.178,06 TL maddi ve 40.000 TL manevi, çocuk … lehine 78.945,87 TL maddi ve 40.000 TL manevi, çocuk Muhammed lehine 100.919,92 TL maddi ve 40.000 TL manevi , iş kazası olan 17/01/2012 tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte davalılar iş bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı … ve … Müh. İnş. Taah. A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle, müvekkili … yönünden işlemden kaldırmaya rıza göstermediklerinden ret kararı verilerek lehlerine ret vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, davalı …’in nispi harçtan sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, kusur raporunu hazırlayan heyette iş sağlığı ve güvenliği alanında uzman hukukçunun da bulunduğu heyetten rapor alınması gerektiğini, müvekkiline kusur verilemeyeceğini, …’nin sorumlu tutulması gerektiğini, beton mikseri operatörüne kusur verilmemesinin hatalı olduğunu, emsal ücret araştırması yapılmamasının ve hesabın hatalı olduğunu, manevi tazminatın fahiş olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
A) Davalı … ve … Müh. İnş. Taah. A.Ş. vekillerinin manevi tazminat hükümlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelemesinde: Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. – 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 – 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070,00 TL’dir.
Somut olay incelendiğinde, davacı vekilinin dava dilekçesinde müvekkillerin her biri lehine ayrı ayrı 60.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu, ilk derece mahkemesince davacı eş lehine 50.000 TL, çocukların her biri lehine 40.000 TL manevi tazminata hükmedildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince aynı miktarda manevi tazminata hükmedildiği, bu yönüyle kabul edilen manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı karar tarihi itibariyle 72.070,00 TL’lik temyiz (kesinlik) sınırının altında kaldığı anlaşılmakla davalı vekillerinin belirtilen hükümlere yönelik temyiz istemlerinin kesinlik nedeniyle REDDİNE karar verilmiştir.
B) Davalı … ve … AŞ vekillerinin maddi tazminat hükümlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelemesinde:
1- Davalı … vekilinin ilk derece mahkemesince verilen 14.12.2017 tarihli karara karşı muhtıranın tebliğine rağmen süresi içerisinde istinaf harcını yatırmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin 26.04.2018 tarihli ek kararıyla istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, davalının ise bu ek kararı süresinde istinaf etmediği, böylelikle davacı lehine ilk derece mahkemesinde verilen karar yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu, Bölge Adliye Mahkemesince yeniden esas hakkında verilen kararda davalı … hakkında aynı nitelikte karar verildiği anlaşılmaktadır.
O halde davalı …’ın ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmediği, Bölge Adliye Mahkemesince de iş bu davalı hakkında yanı nitelikte karar verildiği bu yönle davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik temyiz isteminde hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmek gerekmiştir.
2- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı … Müh. İnş. Taah. A.Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
3- Taraflar arasında hesaba esas ücretin miktarı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerek destek kaybından kaynaklı hak sahiplerinin, gerekse iş göremezlikten kaynaklı sigortalının maddi tazminat alacağının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Gerçek ücretin ise; öncelikle toplu iş sözleşmesi ile imzalı bordrolara, bunların yokluğu halinde ise işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrete göre tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş olan miktarın ücret olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Öte yandan taraflar arasında işçi alacağına ilişkin görülen davada tespit edilen ücretin tazminat davasında hesaba esas alınacak ücret açısından kuvvetli delil olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Somut olayda, sigortalının kalıp ustası olarak çalışması sırasında iş kazası geçirerek vefat ettiği, mahkemece hükme esas alınan 27.04.2017 tarihli hesap raporunda seçenekli olarak emsal ücret araştırmasına göre asgari ücretin 1,46 katı ve işveren şirketle irtibatı olmayan banka dekontundaki ücret dikkate alınarak 2,93 katı üzerinden hesap yapıldığı, ilk derece mahkemesince 1,46 kat üzerinden yapılan hesaba itibar edilerek hesap yapılmış ise de; bölge adliye mahkemesince 2,93 kat üzerinden yapılan hesap seçeneğine itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar doğrultusunda müteveffa sigortalının olay tarihinde yaptığı kalıp ustalığı işine göre alabileceği ücretin,davalılardan temyiz eden … Mühendislik İnş.Taah.A.Ş yönünden dosya kapsamındaki verilere göre emsal ücret ortalaması dikkate alınarak yapılan 1,46 kat düzeyindeki hesap seçeneği olduğunun açık olmasına göre, bölge adliye mahkemesince 2,93 kat düzeyindeki hesap seçeneğine itibar edilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı … Müh. İnş. Taah. A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi, yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2.maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan … Müh. İnş. Taah. A.Ş.’ye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üyelerden …’ın muhalefetine karşı; Başkan … ile Üyeler …, … ve …’ın oyları ve oyçokluğuyla 08.06.2021 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “temyiz kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat istemleri ile bunun yanında birden fazla aynı talepte bulunan davacılar yönünden de ayrı ayrı mı yoksa toplamlarının mı dikkate alınacağı, buradan varılacak sonuca göre davalılar vekili tarafından temyiz incelemesine konu davacı eş için 50.000,00 TL, diğer davacı çocuklar için ayrı 40.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 210.000 TL manevi, (Eş için 431.665,21 TL, davacı çocuk … için 25.803,65 TL, … için 64.178,06 TL, … için 78.945,97 TL ve Muhammed için 100.919,92 TL olmak üzere) 701.512, 81 TL maddi tazminat miktarlarının karar tarihi itibari ile 72.070,00 TL kesinlik sınırı kapsamında kalıp kalmadığı ve temyizi kabil nitelikte olup olmadığı” noktasında toplanmaktadır.
2. Çoğunluk görüşü ile davacı sayısı gibi manevi tazminat miktarlarının davaların yığılması nedeni ile ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi olduğu kabul edilerek, davalı tarafın temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
3. Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 07.02.1945 tarihli ve 1944/19E.,1945/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini (başka bir ifade ile davalının neye mahkum edilmesini) istediğini açıkça yazar. Kuşkusuz talebin birden fazla kalemleri kapsaması hâlinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı (fer’i) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde, bu durum “objektif dava birleşmesi” olarak tanımlanır ve davacının, her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir (Kılıç, Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Ankara 2011, C.I, s. 1454).
4. Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan bu kurum, HMK’da “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir(HMK. Mad. 110). Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
5. Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik-fer’ilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
6. Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C. II, İstanbul 2017, s.1093 ).
7. Önemle vurgulanmalıdır ki; kesinlik sınırının belirlenmesi kamu düzenindendir ve kesinlik sınırı belirlenirken davanın değeri esas alınır. Davanın değeri ise genel anlamıyla, bir davadaki taleplerin toplamıdır.
8. Birleştirilen davalarda, kesinlik sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, İstanbul 2001, s. 4514).
9. İhtiyarî dava arkadaşlığında, kesinlik sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).
10. Karşılık davada, kesinlik sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir (Kuru, B.; s. 4514).
11. İş uyuşmazlıklarında birden fazla talep içeren tazminat ve alacak istemi, iş sözleşmesinden kaynaklanıp, hesabın unsuru olan hizmet süresi ve ücret her bir kalemi ayrı ayrı etkilediğinden her bir alacak kalemi açısından değil toplam alacak miktarı yönünden kesinliğe bakılmaktadır.
12. İş kazası nedeni ile maddi tazminat ve manevi tazminat miktarlarında hesabın unsurları farklı ise de tarafların kusur oranları maddi tazminatı doğrudan etkilerken, manevi tazminatı da dolaylı olarak etkilediğinden, maddi tazminatın kusur oranı yönünden bozulması, manevi tazminatı da dolaylı olarak etkileyeceğinden, temyiz sınırı açısından maddi ve manevi tazminatın toplamının dikkate alınması kaçınılmazdır. Aynı kusur oranı aynı kaza nedeni ile maddi ve manevi tazminat talep eden her bir davacıyı da etkileyeceği de açıktır.
13. Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin 1. fıkrasında; “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar…konusunda karar verecek olan,…bir mahkeme tarafından davasının…görülmesini istemek hakkına sahiptir…” yönünde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin bir kararında da “…Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir (Özkan Şen B. No: 2012/791, 07/11/2013, § 52)” şeklinde tespitlere yer verilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27.11.2012, § 42).
14. Belirtmek gerekir ki asıl olan kanun yoluna başvurudur. Buradaki sınırlamalar ise ölçülü olmalı ve erişim hakkını önemli ölçüde etkisizleştirmemelidir. Aynı vakıaya dayalı birden fazla talebin veya aynı vakıa nedeni ile aynı davada talepte bulunanların ayrı ayrı kesinlik sınırına tabi tutularak mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması, kusur veya maluliyet oranın farklı farklı belirlenmesine neden olacak ve erişim hakkını etkisizleştirecektir.
15. Somut olayda davacı aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı olan birden fazla talebini (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirmiştir. Objektif dava birleşmesi olarak adlandırılan bu durumda taleplerin her biri ve davacı sayısı kadar ayrı dava olmakla birlikte, görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamları esas alınmalıdır.
16. Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.09.2019 tarih ve 2018/4-375 Esas, 2019/473 Karar, 30.04.2019 tarih ve 2017/4-1394 Esas, 2019/494 Karar ve 30.03.2021 tarih ve 2019/(21)10-768 Esas, 2021/361 Karar sayılı ilamlarında kabul edilmiştir.
17. Sonuç itibari ile somut uyuşmazlıkta davalı tarafın temyiz isteminin kesinlik sınırından reddi isabetli olmamıştır. Maddi ve manevi tazminat ile davacı sayısına göre talep edilen miktarlar birlikte toplam alındığında temyiz incelemesi yapılması ve esasına girilmesi gerekirdi. Kaldı ki maddi tazminat yönünden davacı çocuklar … ve … açısından ayrı ayrı değerlendirildiğinde kesinlik sözkonusu olduğu halde, bu davacılar yönünden temyiz incelemesi yapılmış ve maddi tazminat yönünden bozma kararı verilmiştir. Bu bir çelişkidir. Bu nedenle çoğunluğun kesin olduğu görüşüne katılınmamıştır.