Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/6781 E. 2020/7185 K. 15.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/6781
KARAR NO : 2020/7185
KARAR TARİHİ : 15.12.2020

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : … 3. İş Mahkemesi

Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalıların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Manevi Tazminat İstemine İlişkin Hüküm Yönünden;
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. – 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 – 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL ve 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL, 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için ise 72.070,00 TL’dir.
Somut olay incelendiğinde, manevi tazminat istemi hakkındaki hükmün miktar yönünden yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, davalıların anılan hükme yönelik temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Maddi tazminat istemine ilişkin hüküm yönünden;
I-İSTEM
Davacı, dava ve ıslah dilekçeleri ile toplam olarak 77.202,44 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.
II- CEVAP:
Davalılar davaya cevaplarında özetle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
III-MAHKEME KARARI:
A.İlk Derece Mahkemesi kararı:
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
B.Bölge Adliye Mahkemesi kararı:
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalıların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
IV.TEMYIZ YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı Koçtaş Yapı Marketleri Tic. A.Ş. temyiz dilekçesinde özetle, davacının iş kazası geçirip geçirmediğinin belli olmadığını, olayı gören kimse bulunmadığını, tanıkların olayı görmediklerine ilişkin beyanları ile davacının evde düştüğüne dair beyanları ve herhangi bir iş kazası tutanağı olmaması dikkate alınmadan olayın iş kazası olduğu ve davacının toplam 45.5 kg ağırlığındaki klimanın dış ünite motoruyla birlikte 1.5-2 metre yükseklikten düştüğü ve bu şekilde dizinden yaralandığı şeklindeki değerlendirmeyi kabul etmediklerini, davalı tanığı Birol beyanında davacının evde merdivenlerden düşerek ayak bağlarının koptuğunu söylemiştir. davacının 12-13 aylık süre zarfında 3 kez ameliyat olduğunu, işbaşı yapacağı gün işe gelirken evinin merdivenlerinden düştüğünü beyan ederek tekrar rapor aldığını, işyerinde çalışmaya başlayan her işçinin iş sağlığı ve güvenliği eğitimi aldığını, işyerinde iddia edilen malzemenin bir yerden bir yere taşınması için işyeri iç mekanında kullanılan forkliftler bulunduğunu, forklift olmaksızın böyle bir malzemenin taşınmasının yasak olduğunu, istinaf mahkemesinin gerekçeli kararında dosyada yer alan raporlar arasında çelişki olmadığı belirtilmişse de bunun kabul edilemeyeceğini, …‘a kusur izafe edilemeyeceğini, …‘ın tüm çalışanlarına iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verdiğinin yanı sıra forklift kullanımıyla bilrikte gerekli diğer ekipmanları da temin ettiğinin sabit olduğunu, manevi tazminatın fazla olduğunu,
Davalı … Tic. Ltd. Şti. temyiz dilekçesinde özetle davacının iş kazası geçirdiğine dair bir kanıt bulunmadığını, gittiği hastaneye damdan düştüğünü belirttiğini, kaldı ki saat 17.45’de işyerini paydos ederek terk eden davacının 20:31’de hastaneye gittiğini, dava dilekçesinde “… bu iş kazası sonucu gitmiş olduğu … Numune Hastanesi’ ne İş Yerinin İsminin Geçmemesi amacıyla damdan düşme olarak aksettirmiş ve iş kazası olduğu belirtilmemiştir…” belirtildiğini, davacının hiçbir zorlama veya baskı olmadan kendi iradesiyle hastanede söylemiş olduğu bu beyan ve bunun sonuçlarıyla ilgili davalının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, kazayı kimsenin görmediğini, davalının diğer davalı şirket işyerindeki iş güvenliği önlemlerine ilişkin bir sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki davacıya iş güvenliği hususunda gerekli eğitimlerin de verdirildiğini, bir an için davalı Us-Grup şirketinin kusurlu olduğu düşünülse dahi; işin görüldüğü işyerinin sahibi olarak asıl işeveren diğer davalı tarafa düşen yükümlülükler ile alt işveren sıfatını haiz davalı müvekkil şirkete düşen yükümlülüklerin aynı olmadığını, rücu hususu değerlendirildiğinde her iki işveren için tek bir kusur oranı ile müteselsil sorumlu olacaklarının kabulü mümkün olamadığı gibi bu bağlamdaki rapor kapsamında davalı müvekkilin sorumlu olacağı tazminat miktarına ilişkin hesaplamanın da kabulü edilemez olduğunu, davacıya karşı dış ilişkide davalı Us-Grup şirketi ile diğer davalı müteselsilen sorumlu olsalar dahi iç ilişkide fazla yapılan ödemeler için diğer tarafa rücu ihtimali olduğundan davalıların kusur oranlarının ayrı ayrı belirtilmesi gerektiğini, davacı tarafından müvekkil şirket aleyhine açılan işbu davada 1.000 TL maddi tazminat talep etmiş olmakla birlikte; dosya kapsamında tanzim ettirilen hesap raporu kapsamında maddi tazminat talebini ıslah dilekçesi ile artırmıştır. maddi tazminat talebinin davacı tarafa açıklattırılmasının kanuna aykırılık teşkil ettiğini, manevi tazminatın fazla olduğunu, bölge adliye mahkemesi kararında istinaf dilekçesinde ileri sürdükleri itirazların karşılanmadığını ileri sürmüştür.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, iş kazası sonucunda davacıda oluşan sürekli iş göremezlik oranının %19,00 olduğu, hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunda davacının %20, her iki davalının birlikte %80 oranında kusurlu oldukları yönünde görüş bildirildiği, bölge adliye mahkemesi karar ilamında dava türünün iş kazasının tespiti istemi olarak belirtildiği, istinaf istemlerinin reddine karar verilen her iki davalı aleyhine ayrı ayrı istinaf karar harcı yüklendiği anlaşılmaktadır.
3-İş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında zararlandırıcı olaya neden oldukları ileri sürülen kişi veya kişilerin kusur oranlarının kesin olarak tespiti önem taşımaktadır. Zira maddi tazminat davalarında sigortalının kazanç kaybının hesaplanmasında davacının kendi kusuru oranında tespit olunan kazanç kaybından indirim yapılacağı gibi yine manevi tazminat davalarında hükmedilecek manevi tazminat miktarının takdirinde tarafların kusur durumu mahkemece öncelikle dikkate alınacaktır. Bunun yanında meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu olanların kendi aralarındaki kusur dağılımı, kendi payına düşenden fazla ödeme yapan müteselsil borçlunun diğer müteselsil borçlu veya borçlulara karşı yönelteceği rücu alacağının miktarını etkilediği gibi müteselsil sorumlular arasında 5510 sayılı Kanun’un 21/4. maddesi anlamında üçüncü kişinin bulunması durumda hesaplanan maddi tazminat tutarından tenzil edilecek Kurum ödemelerinin miktarını da etkilemektedir.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunda davacı yönünden belirlenen %20 kusur oranı olayın oluşuna uygun ise de bu rapor doğrultusunda davalıların kendi aralarındaki kusur oranı ayrıştırılmadan, her iki davalının birlikte %80 oranında kusurlu oldukları kabulünden hareket edilerek sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş, hükme esas kusur raporunu düzenleyen bilirkişi kurulundan davalılar yönünden belirlenen %80 kusur oranını her bir davalı yönünden ayrıştıran yeni bir kusur raporu aldıktan sonra usuli kazanılmış hakları gözeterek oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Kabul ve uygulamaya göre de bölge adliye mahkemesi karar ilamının gerekçesinde yeralan davanın iş kazasının tespiti istemine ilişkin olduğu yönündeki niteleme ve yasal dayanağı isabetsiz olduğu gibi bölge adliye mahkemesi tarafından istinaf istemlerinin reddine karar verilen her iki davalı aleyhine tek bir istinaf karar harcı yüklenmesi gerekirken harcın tekliği ilkesine aykırı olacak şekilde her bir davalı aleyhine ayrı ayrı istinaf karar harçlarına hükmedilmesi de doğru olmamıştır.
O hâlde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi‘nin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, Üye …’in muhalefetine karşı, Başkan … ile Üyeler …, … ve …’ün oyları ve oy çokluğuyla, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/12/2020 gününde karar verildi.

KARŞI OY

Tüm dosya kapsamına göre davacı yönünden belirlenen kusur oranı %20 olduğundan davalılar talep edilen alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, davalılar yönünden belirlenen %80 oranındaki kusur oranı dağılımının ileride kendi aralarında açacakları rücu davasında değerlendirilmesi mümkün olduğundan, bu aşama da davalılar arasındaki kusurun ayrıştırılmasının alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları nedeniyle sonuçta hükmedilecek tazminat miktarı yönünden bir farklılık oluşturulmayacağından çoğunluğun %80 kusur oranının her bir davalı yönünden ayrıştırılarak yeni bir kusur raporu alınması yönündeki bozma görüşüne katılamamaktayım.