Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/3747 E. 2021/10831 K. 23.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3747
KARAR NO : 2021/10831
KARAR TARİHİ : 23.09.2021

Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2019/500-2019/960
İlk Derece
Mahkemesi : Muğla 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üye … ve …’ın muhalefetlerine karşı, Başkan … ile Üyeler … ve …’nın oyları ve oy çokluğuyla,
23/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

KARŞI OY

1.Çoğunluk ile aramızdaki temel uyuşmazlık, “daha önce fiili birlikteliği nedeni ile kız çocuğu hak sahibi sıfatı ile murisinden aldığı aylığın mahkeme kararından sonra kesilmesi üzerine, kuruma birlikte yaşanmadığı, ayrı yaşandığı belirtilerek yeniden aylık bağlanması başvurusu üzerine, kurumun önceki karara dayanarak aylık bağlamama işleminin hukuka uygun olup olmadığı, bu konuda kurumca araştırma yapılmadan hak sahibi kız çocuğunun mahkemeye başvurarak karar almasının gerekip gerekmediği, kurumun araştırma yapmadığı durumda mahkemenin bu araştırmayı yapıp yapmayacağı, kısaca maddi olguya dayalı ve mahkeme kararı ile sadece karar verilen dosyada davadan önceki fiili birlikteliği saptayan ilamın aylık bağlamama koşulları içinde yer alıp almadığı” noktasında toplanmaktadır.
2.İlk Derece Mahkemesi “yapılan yargılama sonucunda davacının boşandığı eşi ile eylemli olarak birlikte yaşamadığı hususu sabit olduğu” gerekçesi ile aylık bağlanma isteminin kabulüne karar verilmiştir.
3.Kararın davalı Kurum tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi “Yargılama sürecinde yapılan araştırma sonucu elde edilen nüfus kayıt sistemi bilgileri, zabıta araştırması sonucu elde edilen bilgiler, dinlenen tanıklar ile davacının 26.01.2015 tarihinde, yeniden aylık bağlanması talebinden sonra, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşama olgusunu kabule olanak veren bir bilgiye ulaşılamadığı gibi; davalı Kurum tarafından herhangi bir kanıt sunulmadığı ve başvuru tarihi itibariyle yapılmış ve tarafların birlikte yaşadıklarını ispatlar nitelikte herhangi bir denetmen raporu da mevcut olmadığından davacıya, 26.01.2015 tarihli tahsis talebine göre aylık bağlanması ve davalı Kurum Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Hizmet Akdiyle Çalışanlar Emeklilik Daire Başkanlığının 16.02.2015 tarihli red yazının hukuka uyarlı olmadığının tespiti ile kurum işleminin iptaline dair verilen ilk derece mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu” gerekçesi ile istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
4.Kararın davacı tarafından temyizi üzerine, çoğunluk görüşü ile “ilk derece mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçe kabul edilerek kararın onanmasına karar verilmiştir.
5.Sosyal Güvenlik Hakkının niteliği: Anayasa’nın 60. maddesi uyarınca “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Belirtmek gerekir ki; Sosyal devlet olmanın bir gereği ve sonucu, sosyal güvenlik hakkının tüm bireylere sağlanması ve güvence altına alınmasıdır. Sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez bir anayasal haktır ve kamu düzenindendir.
6.5510 sayılı Kanunu’nun 34/.b.3 maddesine göre “Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25’i oranında aylık bağlanır”. Hak sahiplerinin aylıklarının başlangıcı, kesilmesi ve yeniden bağlanmasını düzenleyen 35. Maddesinde ise “Hak sahiplerine bağlanan aylıklar 34 üncü maddede belirtilen şartların ortadan kalktığı tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir” ve “Aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması halinde, 34 üncü maddede belirtilen şartlar saklı kalmak kaydıyla, müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır” düzenlemesi yer almıştır.
7.Anılan kanunun 56. maddesindeki “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır” hükmü istisnai bir hükümdür. 34 üncü maddedeki hakkın kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla kanun sistematiğine sonradan eklenmiş, tartışmalara konu olan bir kesme nedenidir. Aylık bağlanma işleminden sonra Kurum denetim elemanları aracılığıyla yapılan denetim sonucunda boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen eşin aylığı kesilmektedir. Bu birliktelik fiili bir durum olup boşanan kadının aylığını tamamen ortadan kaldıran bir neden değildir. Fiili birlikteliğin sona ermesinden sonra başvuru halinde aylık derhal bağlanmalıdır. Aylık bağlanma koşullarında boşanma kararı hukuki geçerliliğini koruduğundan, davacının ilk defa aylık bağlanma işlemlerinden farklı bir işlem yapmasına gerek yoktur. Bunun aksine kabul edilen işlemler kanun koyucunun iradesi dışında ayrı bir aylık bağlama nedeni ihdası olup, bu yargının görevi değildir. Kanun koyucu aylık bağlama koşulları içinde 34 üncü maddede “dul kalan kızların kocaları ile birlikte yaşamama” saymamıştır. Esas olan aylığın hemen bağlanmasıdır.
8.Belirtmek gerekir ki, fiili birlikteliği belirleyen, maddi olguya dayalı mahkeme kararı sadece kendi dönemi için dikkate alınır ve kesin delil niteliğine taşır. Karara konu dönemden sonra gerçekleşecek fiili durumları kapsamaz.
9.Kız çocuğu hak sahibi olarak, ayrı yaşadığını belirterek aylık bağlanmasını talep ettiğinde, bu istemi de doğrudan reddedilmemelidir. Kurum talep üzerine derhal aylık bağlamalı, ancak fiili birlikteliğin devam ettiği yönünde bir şüphesi varsa bir inceleme ve denetim yapmalı, koşulları varsa sonra aylık bağlama işlemini iptal etmelidir.
10.Somut uyuşmazlıkta, daha önce fiili birlikteliği mahkeme kararı ile sabit olan davacı, aylık bağlama koşullarını tekrar taşıdığını, ayrı yaşadığını belgelendirerek kuruma başvurmuştur. Kurumun sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıracak şekilde aylık bağlama şartları içinde yer alamayan ve önceki maddi olguyu saptayıp, kesin hüküm teşkil etmeyen karara dayanarak aylık bağlanması işlemini reddetmesi hukuka aykırıdır. Kararın bu gerekçe ile kesin onanması gerekirken, aylık bağlanma şartı olmayan ve kurumca kesme nedeni olarak araştırılması gereken fiili birlikteliğin, mahkemece araştırılarak sonucuna göre karar verilmesinin yerinde olduğu yönünde onama gerekçesine katılınmamıştır.