Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/2821 E. 2020/7447 K. 22.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2821
KARAR NO : 2020/7447
KARAR TARİHİ : 22.12.2020

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Kurumca konulan haczin kaldırılması ödeme emirlerinin iptali, Kuruma borçlu olmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyarak ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde davacı ve davalı Kurum tarafından temyiz edilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24/11/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına Av. …, davalı Kurum adına Av. … geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; “Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). Fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Eldeki davada, bozmaya uyularak, davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş ise de, bir taraftan davalı kurumca haciz kararına ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi, diğer taraftan da bir kısmından borçlu olunmadığı tespit edilmiş olan ödeme emirlerinin zaten hacze dayanak olduğunun anlaşılması karşısında, davacının kuruma bu dosyalardan sorumlu olmadığının tespitine ilişkin yeniden karar verilmesi suretiyle infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Mahkeme hükmünün 2 fıkrasının sonunda yer alan “davacının davalıya bu dosyalardan borçlu olmadığının tespitine” ibaresinin hükümden çıkartılmasına ve bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.12.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.