Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/282 E. 2020/4782 K. 23.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/282
KARAR NO : 2020/4782
KARAR TARİHİ : 23.09.2020

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 31.10.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu ölen sigortalı … ’in hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesi uyarınca rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
1-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulanmakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
Söz konusu maddede öngörülen sorumluluk, kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Kanunun 26/1 maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücu alacağından sorumluluğu olacağı, 26/2 maddesinde ise 3. kişinin sorumluluk hali düzenlenerek iş kazası veya meslek hastalığının, 3. bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden meydana gelmesi halinde Kurumca yapılan sigorta yardımları için zarara sebep olan 3. kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edileceği hususu düzenlenmiştir.
Öte yandan bilindiği üzere, mahkumiyet kararında tespit edilen maddi olguların hukuk hakimini bağlaması nedeniyle, cezada mahkum olanlar bakımından az da olsa kusur verilmesi gerekmektedir.
Buna göre eldeki davada, Mahkemece ceza dosyası celbedilerek, söz konusu davadaki kusur oranları da gözetilerek 3. kişi konumundaki davalı gerçek kişilerin işveren nezdindeki görev ve sıfatları belirlenmek suretiyle olayın meydana gelmesinde kusur ve sorumlulukları somut olarak irdeleyen mahiyette, konusunda ve işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden oluşa ve mevzuata uygun kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir.
2-506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki de söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanunu’na yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Zamanaşımı başlangıcı ise; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, sadece birinin gerçekleşmesi bir yıllık zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesi ya da Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.
Somut olayda; zararlandırıcı sigorta olayı 31.10.2005 tarihinde gerçekleşmiştir. Davalılardan … işveren şirketin iş güvenliği uzmanı, … Elektrik mühendisi, … şantiye şefi olup, üçüncü kişi konumundadırlar. Sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin tahsis onay tarihi 29.12.2009, dava tarihi 18.01.2011 tarihi olduğundan, iş kazasına konu olaya ilişkin ceza dosyasının celbi ile Kurum müfettişinin dosya kapsamındaki 25.05.2008 tarihli raporu ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişi tarafından düzenlenen 27.12.2005 tarihli raporun intikal tarihi araştırılarak, davacı Kurumun faile ıttıla tarihi tespit edilmeli, Borçlar Kanunu’nun 133’üncü maddesi uyarınca zamanaşımını kesen herhangi bir sebep bulunup bulunmadığına ilişkin tarafların sunacakları deliller toplanmalı, deliller hep birlikte değerlendirilip, davalıların zamanaşımı iddialarının süresinde olup olmadığı hususu da incelenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 23.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.