Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/2003 E. 2021/6500 K. 18.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2003
KARAR NO : 2021/6500
KARAR TARİHİ : 18.05.2021

Mahkemesi : Ankara 33. İş Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine dair hüküm verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalıya ait işyerinde Şubat 1999 tarihinden başlayarak15/10/2011 tarihine kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının serbest diş hekimliği faaliyetine 2009 yılı Nisan ayında başladığını, muayenehanesini 2009 yılında açarak vergi kaydını yaptırıldığını, daha önceki tarihlerde de Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde Diş Hekimi olarak çalıştığını, davacının ise davalı yanında Ekim 2010 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başladığını, her ne kadar davacı 1999 yılından itibaren davalı yanında çalıştığını iddia etmiş ise de davalının 2010 yılı Nisan ayında serbest olarak mesleğini icra etmeye başladığını, daha önce davalının muayenehanesi olmadığını, davacının delil olarak belirttiği Ankara 6.İş Mahkemesinin 2011/1113 Esas sayılı dosyası ve oradaki delillerin hiçbir şekilde kabul anlamına gelmediğini, davacı ve davalının daha önceden tanıştıklarını davacının yardım amacı ile bankaya gittiği zamanlarda davalının ufak tefek işlerini yaptığını, davacının kötü niyetli olarak yaptığı banka işlerine dair fotokopileri aldığını ve davalı aleyhine kullanmak istediğini, davacının 20/10/2011 tarihinde işe başlayıp 15/10/2011 tarihi itibari ile iş sözleşmesini kendi istediğiyle sonlandırarak istifa ettiğini, davacının davalı aleyhine açmış bulunduğu alacak davasının asıl amacının hizmet sürelerinin tespiti olmayıp haksız kazanç sağlamak olduğunu, davacının açmış olduğu davanın haksız ve dayanaksız olduğunu davacının asıl amacının haksız maddi kazanç sağlamak olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde: 506 sayılı Kanunun 79.maddesi ve 5510 sayılı Yasa’nın 86.maddesi gereği 5 yıllık hak düşürücü süre içinde davaların açılması gerektiğini aynı işyerinde çalışmasının dahi süreyi kesmediğini, davacının davasını 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince “Davanın kısmen kabulüyle, Davacının 10/04/2009-19/10/2010 tarihleri arasında davalı işverenlikte hizmet sözleşmesine dayalı ve prime esas alt kazanç üzerinden çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine” dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince ” Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulduğunu, bilirkişi tarafından hatalı hesaplama yapıldığını, davacının Şubat 1999 tarihinden 15/10/2011 tarihine kadar davalının yanında çalıştığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili Temyiz dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği tarihlerde davalı yanında çalışmadığını, davalının o tarihlerde üniversitede çalıştığını ve kendisine ait bir muayenehanesinin bulunmadığını, davacı tanıklarının taraflı olduklarını, davanın yersiz açıldığını reddi gerektiğini, kararın usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, davanın zaman aşımına uğradığını, eksik inceleme ve araştırma yapıldığını, davanın reddi gerektiğini, kararın usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanun’un m. 86/9. maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Tanık beyanları değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren, işçi ve işyeriyle ilişkileri düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar da dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
İnceleme konusu dosyada; mahkemece, davacının 10/04/2009-19/10/2010 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiş ve gerekçesinde resmi kayıtlarda 10/04/2009 tarihinde işyeri açılış bilgisinin bulunduğunu belirterek tanık ifadelerine itibar edilmediği belirtilmiş ve hüküm kurulmuştur.
1-Mahkemece 10/04/2009-19/10/2010 arası döneme ilişkin verilen kabul kararı yerindedir.
2-Mahkeminin 10/04/2009 öncesine konu döneme gelince; hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Somut olayda ,davacı, davalıya ait diş hikimliği muayenehanesinde yardımcı asistan olarak Şubat 1999-15/10/2011 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti istemiş ise de, davacının ,davalıya ait … Caddesi 102/7 … adresinde kurulu … sicil nolu diş hekimliği işyerinden ” büro işçisi” olarak işe giriş bildirgesinin verildiği ve 20/10/2010-15/10/2011 tarihleri arasın hizmet bildiriminin yapıldığı anlaşılmıştır.
a-Öncelikle, davacı tarafından çalışmaların geçtiğinin bildirildiği ” … Caddesi 94/12 …” adresindeki 1999-2001 arasında, 2001 yılından sonraki dönemde ise ” … Sokak 23/4 … Apartmanı …” adresinde çalıştığını beyan etmesi karşısında, bu adreslerde oturanların ve bina yöneticilerinin tespiti yapılarak tanık olarak ifadelerine başvurulmalı, komşu işyeri tanıkları belirlerek mahkemece kanaat edinmeye yetecek kadarı tanık sıfatıyla dinlenilmeli, Diş Hekimleri odasına yazı yazılarak, bu dönemlerde davalı adına muayenehane kaydı bulunup bulunmadığı sorulmalı, elde edilecek sonuç ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
b- Yine dosya kapsamında 17/11/2008 tarihli, davalı tarafından ” … … Bankası” na hitaben yazılan ve imzalı olan şubedeki hesap işlemleri yetkisinin verildiği talimat yazısının aslının bulunup bulunmadığı ilgili banka şubesinden sorularak talimata esas kayıt ve belgeler getirtilerek incelenmeli ve yukarıdaki eksiklikler tamamlandıktan sonra elde edilecek sonuç ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalı …’a iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.