Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/1985 E. 2020/5242 K. 30.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1985
KARAR NO : 2020/5242
KARAR TARİHİ : 30.09.2020

Mahkemesi : … 3. İş Mahkemesi

Dava, ölüm aylığının kesilmesi ve davacıya ödenmiş olan aylıkların tahsiline ilişkin kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin eşinden boşandıktan sonra 18.10.1996 tarihinde tapuda yapılan işlemle ömür boyu kullanma hakkı kendisine tahsis edilen aynı avlu içerisinde bulunan başka bir evde ikamet ettiğini ve geçimini babasından bağlanan yetim maaşı ile sağladığını, geçen zaman süreci içerisinde müvekkilinin rahatsızlandığını, kendine bakmakta zorlandığından 2009 yılında oğlu …’un …’daki evine, oğlunun tayini çıkması nedeniyle de daha sonra Torbalı adresine taşındığını, daha sonra 2012 yılında müvekkili adına satın alınan …’daki adresine taşındığını, hem müvekkili hem de eşi yaşlanınca tarafların çocuklarının evlenmek için baskı yapmaları üzerine 20.11.2014 tarihinde boşandığı eşi ile tekrar nikah yaparak … ilçesinde birlikte yaşamaya başladıklarını, davacının 20.08.2015 tarihinde … … Devlet Hastanesinden aldığı rapora göre %95 maluliyeti bulunduğunu ve eşinin barışmasında bu durumun etkili olduğunu, davacının eşinden ayrılmasının gerçek olduğunu, davalı Kurum tarafından 01.10.2008 tarihinden itibaren maaşının iptal edildiğini ve 52.598,17 TL borçlu olduğunun bildirildiğini beyanla davalı Kurumun 01.10.2008-20.11.2014 tarihleri arasındaki maaş ödemelerinin iptal edilmesi ve davacıya ödenmiş olan paraların tahsiline ilişkin Kurum işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle, Kurum denetmenleri tarafından yapılan inceleme sonucunda tarafların fiilen ayrı yaşamadıkları ve muvazaalı olarak boşandıkları sonucuna varıldığını, müvekkili Kurum tarafından yapılan işlemin usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından,
“… Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Sosyal Güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen 18/08/2016 tarih ve 2016/OBK-115 sayılı raporda tespit edilen hususları ortadan kaldırabilecek mahiyette ve kuvvette herhangi bir delil ibraz edilemediği gibi tarafların resmi olarak boşandıktan sonra ayrı ayrı hayat kurup yaşamlarına bağımsız olarak ayrı ayrı devam ettiklerine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, SGK denetmenleri tarafından yapılan çevresel soruşturmada normal bir aile yaşantısı sürdükleri, mahallede yapılan araştırma neticesinde mahalde yaşayan kişilerin beyanlarından boşandıklarından haberleri olmadıklarına ve 20 yıldan fazla süredir birlikte yaşadıklarına dair beyanları bulunduğu, SGK Denetmenleri tarafından tutulan tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu kanun düzenlenmesi bulunduğundan davacının davasının reddine karar vermek kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle,
“1-Davanın reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından,
“Mahkeme tarafından, denetmen raporunun aksi kanıtlanmadığından davanın reddine karar verilmiş ise de; denetmen raporunun dayanağı olarak gösterilen tanıkların beyanlarının imzalı olmadığı, ancak yapılan yargılamada denetmen raporunun aksine bu tanıkların tarafların ayrı yaşadıklarına dair yeminleri tahtında alınan beyanlarının bulunduğu, dosyada mevcut tapu kaydının da tanık beyanlarını desteklediği, adres bilgilerine göre de davacının dava dilekçesinde ve tanık beyanlarında belirtilen oğlu ile yaşadığı iddia edilen başka adreslerde ikamet ettiğinin anlaşıldığı, davacının tanık beyanları ve dosyadaki belgelere göre, sağlık sorunları olduğu ve bu nedenlerle yeniden boşandığı eşi ile 20.11.2014 tarihinde evlendiği kanaatine varıldığından, denetmen raporunun aksinin yapılan yargılamada kanıtlandığı anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin mahkemece yapılan delillerin takdirinde ve hukuki değerlendirmede yapılan hata olduğu, ancak bu hususun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gözönünde bulundurularak HMK 353/1-b.2 maddesi uyarınca, kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.” gerekçesiyle,
“A-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; … 3. İş Mahkemesi’nden verilen 15.05.2018 tarih, 2016/434 Esas ve 2018/178 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına,
1-Davanın kabulüne,
01.10.2008-18.02.2015 tarihleri arasında yapılan 52.598,17 TL ödeme nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitiyle; aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline,” şeklinde karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, denetmen raporunda davacı ve boşandığı eşinin evli olmadıkları dönemde iki farklı tarihte aynı hastanelerde muayene olduklarının tespit edildiğini, tanıkların denetmene verdikleri ve mahkemede tekrarladıkları ifadelerinde davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadıklarını beyan ettiklerini, denetmene verdiği ifadeyi mahkemede inkâr eden tanık bakımından ifadesini değiştirmesi için makul bir sebep bulunmadığından denetmenlere verdiği ifadeye itibar edilmesi gerektiğini, denetmen raporunun aksinin kanıtlanamamış olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Hakkında 14.06.1996 tarihinde boşanma kararı verilen davacıya, babası üzerinden hak sahibi sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiği gerekçesiyle, davalı Kurumca, 01.10.2008 – 18.02.2015 tarihleri arasında yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla borç tahakkuk ettirildiği; Mahkemece davanın reddine dair karar verildiği, söz konusu kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından denetmen raporunun aksinin yapılan yargılama sonucunda kanıtlanmış olduğundan bahisle kaldırılarak davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta olup, Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin 2. fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6., 19., 20. maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
5510 sayılı Kanunun, “Kurumun denetleme ve kontrol yetkisi” başlığını taşıyan 59. maddesinde, “Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetimi, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütülür. …Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerli olup, aksinin ancak eşdeğerde belgelerle ispatı gerektiği göz önünde tutularak mahkemece fiili birlikteliğe yönelik araştırmanın ihtilaf konusu dönemlere ilişkin yapılması gerekmektedir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, özellikle uyuşmazlık konusu dönem olan 01.10.2008 – 18.02.2015 tarihleri arasında davacı ile boşanmış olduğu eşinin kayıtlı bulunduğu tüm adresler yönünden ayrı ayrı geniş kapsamlı, titizlikle ve gerekirse bilgi edinilen şahısların isim ya da sıfatları da tutanağa eklenmek suretiyle, beyan edilen adreslerde fiilen oturup oturmadıkları, birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk marifetiyle araştırılmalı; uyuşmazlık konusu dönemde davacı ile boşanmış olduğu eşinin kayıtlı bulunduğu adreslerin bulunduğu mahallerde görev yapmış/yapmakta olan mahalle muhtar ve azaları ile resen tespit edilecek kişilerden (köy imamı, çevre esnaf, komşular vb.) kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çelişki oluşursa giderilmeli; uyuşmazlık konusu döneme ilişkin adreslerde elektrik, su, doğalgaz vb. aboneliklerin kimin adına kayıtlı olduğu araştırılmalı; uyuşmazlık konusu döneme ilişkin davacı ve boşanmış olduğu eşi bakımından medula kayıtları celp edilerek bu kayıtlardaki adresleri tespit edilmeli; davacının boşandıktan sonra lehine ömür boyu intifa hakkı tesis edilen ve boşandığı eşi ile aynı evde değil aynı avluda farklı evlerde kaldığına ilişkin iddiası hakkında kolluk araştırması ve mümkün olması halinde keşif de yapılmak suretiyle araştırma yapılmalı, tüm bu hususlar tespit edildikten sonra, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun mevcut olup olmadığı, Kurum denetmenleri tarafından düzenlenen raporların aksi ispat edilinceye kadar geçerli belge olduğu ve aksinin eşdeğer belgelerle kanıtlanması gerektiği de gözetilerek, toplanan tüm kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.