Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/1451 E. 2020/4519 K. 17.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1451
KARAR NO : 2020/4519
KARAR TARİHİ : 17.09.2020

Mahkemesi : Kumluca 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, tarım Bağ-Kur sigortalılık tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı Kurum vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacının, 22.06.1999 tarihli müstahsil makbuzuna istinaden Tarım Bağ-Kur sigortalılığının 22.06.1999 tarihinde başladığının ve sigortalılığının 16.05.2011 tarihine kadar sürdüğünün tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde, tevkifat sorumlusu … Meyve Sebze Komisyoncusu tarafından düzenlenen müstahsil makbuzunun davacı adına düzenlendiği ancak tevkifat kesintisinin yapılmadığının tespit edildiği bu nedenle tescil kaydının 16/05/2011 tarihi olarak kaydedildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan … cevap dilekçesinde, … ve Ortakları olarak faaliyet gösteren ticari işletmenin 01/12/2005 tarihinde faaliyetine son verdiğini, 22/06/1999 tarihli makbuzun zamanaşımına uğradığını, bu nedenle ticari işletme tarafından fiziki olarak elinde bulunmadığını beyan etmiştir.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile, davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılık başlangıç tarihinin 01/07/1999 olduğunun ve 01/07/1999 ile 16/05/2011 tarihleri arasında da tarım Bağkur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı Kurum vekili, firma tarafından 1999/06 dönemine ait makbuzun davacı adına düzenlendiğini ancak tevkifat kesintisinin yapılmadığının kurumca tespit edilmesi üzerine davacının talebinin kabul edilmediğini, buna rağmen yerel mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu beyan ile yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile yasal süresi içinde istinaf yoluna başvurmuştur.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
“Davacının da teslim ettiği ürün bedellerinden 26/06/1999 ve 22/06/1999 tarihlerinde Bağ-Kur prim tevkifatı yapıldığı sabittir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2017 tarih, 2015/10-1283 Esas ve 2017/242 Karar sayılı ilamında da benimsendiği üzere özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikalinin takip görevinin Kurumun müfettişlerinin ve denetim memurlarının görevinde kaldığı, davacının teslim ettiği ürünlerden kesilen Bağ-Kur priminin Kuruma intikal edip etmemesinin davacının sorumluluğu kapsamında olmadığı, bu nedenle geçerli bir prim kesintisinin bulunduğu anlaşıldığından, söz konusu tevkifatın davacıya sigortalılık hakkı kazandırdığının kabulü gerekir. Her ne kadar davacının aynı aya ait 2 adet tevkifatı bulunmakta ise de, emniyet araştırması, ziraat odası kaydı, kurum kayıtları, tanık beyanları ve tapu kayıtları birlikte değerlendirildiğinde, tarımsal faaliyetinin kesintisiz devam ettiği görülmekle, yerel mahkeme değerlendirmesi yerinde görülmüştür.” denilerek, Kumluca 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2018/392 Esas 2019/54 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı Kurum vekili, tevkifat sorumlusu davalı firma tarafından müstahsil makbuzunun davacı adına düzenlendiği ancak tevkifat kesintisinin yapılmadığının Kurumca tespit edildiğini, davacının talebinin kabul edilmesine yasal olanak bulunmadığını belirterek, kararın temyizen incelenmesini talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 3. maddenin (b) bendinde, bu Kanunda geçen “tarımsal faaliyette bulunanlar”ın, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya özgü yerlerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan yararlanmak suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından korunmasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanları ifade ettiği açıklanmıştır. Ayrıca 5. maddede, yasal süresinde kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi izleyen aybaşından itibaren başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddede, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalılıklarının tarımsal faaliyetlerine son verdiklerinde sona ereceği, 7. maddede, kişilerin bu Kanuna göre sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, 9. maddede, bu zorunluluğa uymayanların tescil işlemlerinin Kurumca kendiliğinden yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan davanın diğer yasal dayanağı niteliğindeki 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde tarımsal faaliyet, 2926 sayılı Kanunun 3/b maddesinde öngörüldüğü şekilde tanımlandıktan sonra 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 7. maddede sigorta hak ve yükümlülüklerinin, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, 1 yıl içinde bildirilmesi durumunda kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi ve 4956 sayılı Kanunun 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanunun 53. maddesi hükümlerinde kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine imkan tanımıştır. Buna göre, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü gerekmektedir. Tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması, tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ise ilk prim ödemesinin veya tevkifatın gerçekleştirildiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır. Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan Kanunlarda 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesinde açıklanan hizmet tespiti davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının öngörülmesi karşısında, tescil veya iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı öncesine ait dönem yönünden tarımsal faaliyet ve buna dayalı Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti söz konusu olamayacaktır. Ayrıca belirtilmelidir ki, tarımsal faaliyete kabul edilebilir süreyi aşar uzunlukta ara verilmesi durumunda Tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi, tescil başvurusu, iradi prim ödeme, prim tevkifatı olgularından herhangi birinin gerçekleşmesine bağlıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 gün ve 2010/10-380 Esas – 2010/420 Karar numaralı ilamında da açıklandığı üzere, kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyete dayalı olarak yetiştirilen ürünlerin teslimi sırasında ürün bedelleri üzerinden tevkifat (prim kesintisi) yapılması durumunda zorunlu sigortalılık hak ve yükümlülüğünün tevkifat tarihini izleyen aybaşından itibaren başlatılarak ait olduğu yılın sonuna kadar ve devam eden yıllarda tevkifatlar var ise devam eden en son yılın sonuna kadar davacının sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmekte olup, kamu kuruluşu niteliği taşımayan özel gerçek/tüzel kişilerce tevkifat gerçekleştirilmiş ise prim tutarının Kuruma aktarılması koşulu aranmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; Mahkemece hükme esas alınan 22.06.1999 ve 26.06.1999 tarihli müstahsil makbuzlarında görülen tevkifatların Kuruma intikal edip etmediği usulünce araştırılmalı, özel şahıs veya şirketler tarafından yapılan tevkifatın sigortalılık tescilinde esas alınabilmesi için Kurum kayıtlarına intikalinin şart olduğu gözetilerek, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 17/09/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.