YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1222
KARAR NO : 2022/4102
KARAR TARİHİ : 22.03.2022
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl ve birleşen davalar, 23.12.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan cenaze masrafından oluşan kurum zararının 506 sayılı Yasanın 26’ncı maddesi kapsamında davalılardan müteselsilen tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda ilamında belirtildiği şekilde, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan … ile … mirasçılarından …, … ve … … avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 15.04.2014 tarihli karar, dairemizin Bozma ilamı ile; “…mahkemece aldırılan 13.09.2013 tarihli kusur raporunda, davalıların konumlarının, başka bir deyişle hangi davalının işveren veya vekili olduğu hususu yeterince irdelenmediği gibi, birleşen davada davalı …’nin üçüncü kişi mi yoksa alt iş veren mi veyahut işveren vekili olup olmadığı hususlarında yeterince araştırma ve irdelemenin bulunmadığı anlaşılmakta olup ceza davası içeriğindeki maddi olguların bağlayıcı olmasına rağmen olaya uygun düşmeyen kusur raporunun esas alınması, davacı kurumun asıl ve birleşen davada teselsüle dayalı olarak talepte bulunulmuş olmasına rağmen her bir davalı bakımından ayrı ayrı ve infazda tereddüt doğuracak şekilde hüküm kurulması ve bir kısım davalılar murisleri … ile …arasında işveren/işveren vekilliği koşullarının oluşup oluşmadığı hususları, ayrıca birleşen dava bakımından … … ile inşaat sahibi bu davalılar arasında asıl işveren taşeron ilişkisi mi olduğu yoksa … …’in üçüncü kişi mi olduğu hususunda ayrıntılı ve denetlenebilir şekilde bir kusur raporu aldırılması ve meydana gelen olayla ilgili olarak açılan bir ceza davasının varlığı anlaşılmakta olup, maddi olgunun belirlenebilmesi bakımından, bu davanın kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması ve kesinleşmesi halinde kusur yönünden bağlayıcı olmasa da maddi olgular yönünden bağlayıcı olacağı dikkate alınarak kazalı İsa’nın ve diğer tüm davalıların meydana gelen olaydaki kusurları ve ceza davasında mahkûm olan kişilere de kusur izafesinin gerektiği hususları dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi ve kararı temyiz etmeyen davalılar … … mirasçıları …,…e, …, …, …, … ile … yönünden davacı kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın da gözetilmesi….” gereğine işaret edilerek araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Ayrıntıları Hukuk Genel Kurulunun 10.12.2019 günlü ve 2015/10-3241 Esas, 2019/1325 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; mahkemece bozmaya uyulması sonucu artık bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur.
Hukuk Genel Kurulu’nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117; 7.10.1990 gün 439-562; 19.2.1992 gün 635-82; 23.2.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E. 2006/573 K; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E. 2008/632 K ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E. 2010/87 K. sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Eldeki davada ise, mahkemece, bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı ile oluşan usuli kazanılmış hak çerçevesinde, öncelikle kesinleşen ceza davasındaki maddi olguların hukuk davaları bakımından da bağlayıcı olacağı dikkate alınarak iş kazasının oluş şekli belirlenmeli, hangi davalının işveren veya işveren vekili olduğu hususunun yeterince irdelendiği, birleşen davada davalı …’nin üçüncü kişi mi yoksa alt işveren mi veyahut işveren vekili olup olmadığı hususlarında yine ceza davasındaki maddi olguların dikkate alındığı ve yeterli araştırma ve irdelemenin yapıldığı bir kusur raporunun alınmasından sonra, teselsüle dayalı olarak talepte bulunulduğunun gözetilmesi suretiyle ve kararı temyiz etmeyen davalılar yönünden davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın dikkate alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde davacı Kurum ile davalılardan … ile … mirasçılarından …, … ve … … avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılar …, …, … ve … …’a iadesine, 22.03.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.