Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2020/1211 E. 2020/6790 K. 19.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1211
KARAR NO : 2020/6790
KARAR TARİHİ : 19.11.2020

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Dava, Tarım Bağ-Kur’da bulunan hizmetlerinin zorunlu Bağ-Kur sigortası ile birleştirilmesine ve emekliliğe hak kazanıp kazanmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı Kurum vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine,…Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince tarafların istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
….Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacının, Esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu…. İl Müdürlüğüne bağkurlu olduğunu, 01/03/1991 tarihinde 22 yaşını doldurduğ için tarım kredi nam ve hesabına çalıştığının tespit edildiğini, 01/03/1991 tarihinde bağkur giriş bildirgesi bildirgesi doldurmadığının anlaşıldığını, ve 01/03/1992 tarihi itibariyle re’sen tescilinin yapıldığını, müvekkilinin çiftçi bağkuru ile bugüne kadar tüm hizmet sürelerinin birleştirilmesini istediklerini, daha sonra müvekkiline 0701 2005 025 30 sicil numarası verilerek sigortalılığının devam ettiğini, eksik prim borcunun bulunmadığını, bu nedenle davanın kabulüne karar verilerek davacının hizmet sürelerinin birleştirilmesini, emekliliğe hak kazanması halinde mahkeme kararıyla emekliye ayrılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde, davacının müvekkil kurumdan hizmet sürelerinin tespiti talebi üzerine kurumca yapılan incelemede … Muhtarlığı tarafından doldurulan 7945526579 sicil numaralı Bağ-Kur hesabına ait giriş bildirgesinde sigortalılık başlangıç tarihinin 01/03/1992 olarak yazıldığını, 12/07/1996 tarih ve 348 varide numaralı sigortalılık belgesinde ise … Muhtarlığınca belgeye tarım faaliyeti yoktur. Yazıldığını, 23/07/1996 tarihli yazıyla 7945526579 sicil numaralı Bağ-Kur hesabının iptal edildiğini, davacı tarafça kurumu çelişkili bilgiler bildirildiğini, daha sonra ….. Muhtarlığınca tarım faaliyetina başlama tarihinin 01/01/2006 tarihi olarak bildirildiğini, kurumca … Muhtarlığına yazı yazılarak sigortalının tarımsal faaliyete başlama tarihi ve faaliyet konusu hakkında bilgi istenildiğini, … Muhtarlığınca verilen cevabi yazıda …’in 1990 yılında tarımsal faaliyete başladığı ve hala devam ettiğinin bildirildiğini, davacının farklı bildirimlerinin Kurumun yetkili servislerince yapılan işlemlerde belirsizliğe neden olması sebebiyle davacının hangi tarihte tarımsal faaliyete başladığı ve hala devam edip etmediğinin tespiti için denetmenler servisine yazı yazıldığını, denetmenler servisinden gelecek cevaba istinaden işlem yapılacağını, incelemenin devam ettiğini, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda ” 1-Davacının davasının kısmen kabul ve kısmen reddi ile;
Davacının …. Bağ-Kur nolu dosyasını 01/03/1992 – 30/06/1996 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı sayılarak bu hizmetinin …Tarım Bağ-Kur sigortalı ile birleştirilmesine,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davasının kabul edilmesine rağmen davalı taraf lehinede vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir.
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığının zorunlu olduğunu, eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemeyeceğini, Kurumun davada taraf olmasının taraf sağlanması açısından Yasal zorunluluk olduğunu, davanın açılmasına Kurum olarak sebebiyet verilmediğini, davanın açılmasında Kuruma atfedilecek bir kusurun olmamasına karşın Kurumun yargılama giderlerinden ve davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinden sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu belirtmiştir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince “Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b maddesinin 1. alt bendi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı Kurum vekili, 2926 Sayılı Yasa gereği Sigortalıların kayıt ve tescil yaptırma zorunluluğu; bu Kanuna göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda olduklarını, davanın açılmasına Kurumun sebebiyet vermediğini yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığını, res’en nazara alınacak hususlarda dikkata alınarak yerel mahkeme tarafından verilen hükme yönelen istinaf başvurusunun reddine dair kararın bozulmasına ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın Yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 3. maddenin (b) bendinde, bu Kanunda geçen “tarımsal faaliyette bulunanlar”ın, kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya özgü yerlerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan yararlanmak suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından korunmasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanları ifade ettiği açıklanmıştır. Ayrıca 5. maddede, Yasal süresinde kayıt ve tescillerini yaptırmayanların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi izleyen aybaşından itibaren başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddede, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların sigortalılıklarının tarımsal faaliyetlerine son verdiklerinde sona ereceği, 7. maddede, kişilerin bu Kanuna göre sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorunda oldukları, 9. maddede, bu zorunluluğa uymayanların tescil işlemlerinin Kurumca kendiliğinden yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan davanın diğer Yasal dayanağı niteliğindeki 5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde tarımsal faaliyet, 2926 sayılı Kanunun 3/b maddesinde öngörüldüğü şekilde tanımlandıktan sonra 4. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 7. maddede sigorta hak ve yükümlülüklerinin, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin Kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, 1 yıl içinde bildirilmesi durumunda kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
02.08.2003 günü yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 56. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi ve 4956 sayılı Kanunun 27. maddesi ile değişikliğe uğrayan 1479 sayılı Kanunun 53. maddesi hükümlerinde Kanun koyucu, Kurumun prim alacaklarının Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilebilmesine imkan tanımıştır. Buna göre, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin, ilgiliye ödenmesi gereken ürün bedellerinden kesilerek o kişi adına Kurum hesabına yatırılmak suretiyle tahsil edilmesi durumunda, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun kanıtı olarak kabulü gerekmektedir. Tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması, tescilli sigortalılar yönünden tescil tarihinden, tescili bulunmayanlar yönünden ise ilk prim ödemesinin veya tevkifatın gerçekleştirildiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olumlu sonuç doğurmaktadır. Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan Kanunlarda 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesinde açıklanan hizmet tespiti davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının öngörülmesi karşısında, tescil veya iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı öncesine ait dönem yönünden tarımsal faaliyet ve buna dayalı Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti söz konusu olamayacaktır. Ayrıca belirtilmelidir ki, tarımsal faaliyete kabul edilebilir süreyi aşar uzunlukta ara verilmesi durumunda Tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi, tescil başvurusu, iradi prim ödeme, prim tevkifatı olgularından herhangi birinin gerçekleşmesine bağlıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 gün ve 2010/10-380 Esas – 2010/420 Karar numaralı ilamında da açıklandığı üzere, kendi adına ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyete dayalı olarak yetiştirilen ürünlerin teslimi sırasında ürün bedelleri üzerinden tevkifat (prim kesintisi) yapılması durumunda zorunlu sigortalılık hak ve yükümlülüğünün tevkifat tarihini izleyen aybaşından itibaren başlatılarak ait olduğu yılın sonuna kadar ve devam eden yıllarda tevkifatlar var ise devam eden en son yılın sonuna kadar davacının sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmekte olup, kamu kuruluşu niteliği taşımayan özel gerçek/tüzel kişilerce tevkifat gerçekleştirilmiş ise prim tutarının Kuruma aktarılması koşulu aranmaktadır.
Yukarıdaki Yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; Davacının Kurumca 01/03/1992 itibariyle 2926 sayılı Yasa 9. Madde kapsamında re’sen tescil edilip 03/06/1996 tarihine kadar zorunlu sigortalı sayıldıktan sonra iptal edildiği, ancak davacı tarafından 1994/7,9,12. aylar, 1995/3 ve 6. aylar primlerinin ödendiği, ayrıca bakiye primlerinde Kurum tarafından 10/06/1996 tarihinde düzenlenip, davacıya tebliğ edilen yazıya istinaden davacı tarafından 28/06/1996 tarihinde ikmal edildiği, 2926 sayılı Yasa 5. maddesinde bu surette kazanılan sigortalılık hak ve yükümlülülüğünden kaçınılamayacağının ve vazgeçilemeyeceğinin düzenlendiği, anılan sigortalılığın Kamu düzenine ilişkin olduğu, Kurum temyizinin sigortalılığın niteliğinin belirlenmesi noktasını da kapsadığı gözetildiğinde ve davacının da kabule konu dönem yönünden istinaf ve temyize başvurmadığı gözetildiğinde kabule konu dönemin zorunlu sigortalılık niteliğinde olduğunun kabulü ile hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf isteminin esastan reddine dair kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.