Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2019/6054 E. 2021/7405 K. 01.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/6054
KARAR NO : 2021/7405
KARAR TARİHİ : 01.06.2021

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Asıl dava, fiili çalışmaya dayalı olmadığı gerekçesi ile bir kısım sigortalılığının geçersizliği sonucunda sigortalı sayılmayan ve bu nedenle yaşlılık aylığı şartlarını kaybettiğinden bahisle aylığın kesilmesine dair Kurum işleminin iptali ile aylığın yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti, karşı dava ise aylık şartları oluşmamasına rağmen tahsil edilen aylıkların yersiz ödeme oluşturması nedeniyle iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak (10. HD) yapılan yargılama sonunda, ilamında belirtilen gerekçelerle asıl davanın kabulüne, kurumun açtığı karşı davanın ise reddine dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı-karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 14/05/2015 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile özetle, “…davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; çalışmaları ile ilgili tüm belgeler davalı kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenden ve dava konusu dönem içerisinde davacı çalışmalarını Kuruma bildiren işverenden getirtilmeli, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı; davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, eldeki davaya yönelik olarak, Mahkemece, öncelikle dava dışı işyerinin faaliyetinin hangi tarih itibari ile sonlandırıldığı hususu üzerinde durulmalı ve vergi ve muhtasar beyannameleri getirtilmeli, davacının çalışmalarını bilebilecek şekilde bordrolu tanıkların bulunup bulunmadığı hususu irdelenmeli, yok ise … olarak bilinen şarküteri işyerinin adresine komşu olan işyerlerinin emniyet tespiti veya zabıtaca düzenlenen kroki ile tespit edilerek komşu işyerlerinde davacının çalışmalarını bilebilecek tanıkların bulunup bulunmadığı hususunda beyanlarına başvurulmalı, yine yoklama tutanağında tespiti yapılan diğer işveren ile ilgili olarak bu işyerinin hangi tarihten itibaren tescil edildiği ve Kanun kapsamına alındığı veyahut vergi yoklama tutanakları ile davacının iptal edilen dönemlerinde faaliyetinin bulunup bulunmadığı hususu irdelenmeli ve resen araştırma ilkesi çerçevesinde belirlenebilecek kişilerin beyanlarına başvurulduktan sonra çalışmanın fiili olup olmadığı hususunda tüm deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi…” gereğine işaret edilerek bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Mahkemece, uyulan bozma ilamı ile oluşan usuli kazanılmış hak çerçevesinde, öncelikle dava dışı olan…’a ait işyerinin iptale konu olan dönemde 01.02.2007-310.05.2007 tarihleri arasında vergiye kayıtlı olmadığı ve vergi kaydının 30.05.2005 tarihinde bitmiş olduğu dikkate alınmalı, emniyet tespiti ile komşu işyerleri çalışanları belirlendikten sonra beyanlarına başvurulmalı ve sonucuna ilk bozma kararımızda belirtilen araştırma ve resen araştırma ilkeleri çerçevesinde fiili çalışmanın varlığı irdelenmelidir.
Mahkemece, açıklanan bu yönler üzerinde durulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı- karşı davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.