Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/888 E. 2018/6079 K. 26.06.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/888
KARAR NO : 2018/6079
KARAR TARİHİ : 26.06.2018

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

Dava, yurtdışı borçlanması yoluyla kazanılan hizmetlerin geçtiği yıllara mâl edilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı, aksi Kurum işleminin iptali ile 30.06.2015 tarihli borçlanma talebinin süresinde ve geçerli olduğunun ve 15.06.2016 tarihli ödemenin 3201 Sayılı Yasa kapsamında borçlanma sonucu elde edilen sigortalı hizmetlere ait olduğunun ve borçlanma sonucu elde edilen sigortalı hizmetlerin, ilgili geçmiş dönemine mal edilmesi gerektiğinin tespitini istemiştir.
II-CEVAP:
… vekili, aleyhe hususları kabul etmeyerek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davacı ile davalı kurum arasındaki uyuşmazlığın, davacının borçlanma talebinde bulunduğu 30.06.2015 tarihinde yürürlükte bulunan asgari prime esas kazanç üzerinden 3201 sayılı yasaya göre yaptığı 3600 günlük süreye ait borçlanma bedelinin 21.01.1983 tarihinden itibaren ileriye doğru mal edilip mal edilemeyeceği noktasında toplandığı, yukarıda da ana hatlarıyla açıklandığı üzere davacının kurum kayıtlarına 30.06.2015 tarihinde intikal eden yurt dışı hizmet borçlanması talep dilekçesinde 21.01.1983 tarihinden itibaren yurt dışında geçen hizmet sürelerinden 3600 günlük süreyi sigorta primi esas asgari kazanç üzerinden 3201 sayılı yasaya göre borçlanmak istediğini bildirdiği, Sıhhiye SGM’ce davacıya verilen 06.10.2015 tarihli cevabi yazıda emniyetten temin edilecek davacının yurda giriş çıkış tarihini gösteren yeni tarihli belge aslının 2015 yılına ait SSK lı olunan tarihlerdeki yurda giriş çıkışların işletilerek merkezlerine en geç 3 ay içerisinde iletilmesi gerektiğinin bildirildiği, söz konusu Kurumun bu yazısının hangi tarihte davacı tarafa tebliğ edildiğine dair herhangi bir belge ve bilginin kurumca ibraz edilemediği, kurum yazısının 12.10.2015 tarihinde tebliğ edildiğinin ileri sürüldüğü, bu hususun aksinin ispatlanamadığı, bu nedenle davalı Kurumun söz konusu 06.10.2015 tarihli yazısının davacıya 12.10.2015 tarihinde tebliğ edildiğinin kabulü gerektiği, buna göre davacı vekilinin 12.01.2016 tarih ve 482816 numarası ile kurum kayıtlarına intikal eden dilekçesinde yurt dışı borçlanma yapılabilmesi için istenen eksik belgeler kuruma usulüne göre ibraz edilmiş olduğu anlaşılmış olup; hal böyle olunca davacının 30.06.2015 tarihli borçlanma talep dilekçesindeki eksiklerin 3 aylık sürede giderilmesi yönündeki Kurumun 06.10.2015 tarihli yazısının davacıya tebliğ edildiği 12.10.2015 tarihinden, davacı tarafın eksik belgeleri kuruma verdiği 12.01.2016 tarihleri arasında 3 aylık süre henüz dolmadan kurum kayıtlarına intikal etmiş olması nedeniyle kurumun buna ilişkin aksi yöndeki işleminin iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yukarıda yapılan tespitler ışığında davacı tarafın 30.06.2015 tarihli yurt dışı borçlanma başvurusu geçerli olduğu kabul edildiğinden 3201 sayılı Yasanın “borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi” başlıklı 17.04.2008 tarihli 5759 sayılı yasanın 79.maddesi ile değişik 4.maddesindeki; “borçlanılacak her bir gün için tahakku ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Yasanın 82.maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın %32 sidir…” şeklindeki düzenlemeye rağmen; davalı kurumun davacı tarafın 30.06.2015 tarihli dilekçesi doğrultusunda, davacının yurt dışında 01.01.1983 tarihinden itibaren geçen 3600 günlük süreyi borçlanma başvurusu doğrultusunda herhangi bir borçlanma bedeli tahakkuk ettirmeyerek 02.03.2016 tarihli yazısıyla davacının talebi doğrultusunda işlem yapmadığını bildirdiği, hal böyle olunca da borçlanma başvurusunun reddedildiği 02.03.2016 tarihinden itibaren 3 ay borçlanma bedelinin tahakkuk ettirilmesi için kuruma süre verilmesi ve bu süreye ek olarak borçlanma bedeli ödenmesi için 3 aylık süre verilmesi ve bu süre içerisinde borçlanma bedeli ödenmesi halinde geçerli sayılması gerektiği gerekçeleri ile davalı kurumun 06.10.2015 tarihli yazısı ile istediği Emniyet Yurda Giriş Çıkış kayıtlarının davalı kuruma 3 aylık yasal süresi içerisinde davacı tarafça verildiğinin tespitine,davacının 30.06.2015 tarihli ve 9769993 sayılı yurtdışı borçlanma talebinin geçerli olduğu 15.06.2016 tarihinde yapılan ödemenin bu borçlanmaya karşılık olduğunun ve ödediği 3600 günlük yurtdışı borçlanma bedelinin 21.01.1983 tarihinden sonraki döneme mal edilmesi gerektiğinin tespitine, karar vermiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi, usul ve esas açısından ilk derece mahkemesi yaklaşımını yerinde bulmuş ise de, davacının 30.06.2015 tarihinde Kurum kayıtlarına giren yurt dışı hizmet borçlanma talep dilekçesi ile …’da çalışılan ve boşta geçen süre olmak üzere 21.01.1983 tarihinden itibaren 3600 günlük süreyi borçlanmak istediği, Kurumun 18.06.2016 tarihli borçlanma üzerine düzenlediği borç tahakkuk cetvelinde bu süreyi 21.01.1983-08.05.1990 olarak gösterdiği, Kurumun 29.06.2016 tarih ve 7253353 sayılı yazısı ile 18.06.2016 tarihli borçlanma talebi ilgi tutularak 09.05.1990-18.01.1993 tarihleri arasındaki 971 gün için daha borç tahakkuk cetveli düzenlediği, Kurumun borçlanmaya konu süreyi davacının talebi gibi belirlediği ve bu noktada uyuşmazlık çıkmadığı, henüz aylık bağlanmadığı için hizmetin mal edilmesine dair bir uyuşmazlık da bulunmadığı, davacının isteminde hukuki yararı bulunmadığından “davacının ödediği 3600 günlük yurtdışı borçlanma bedelinin 21.01.1983 tarihinden sonraki döneme mal edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesi” isteminin 6100 sayılı HMK’nın 114/1-(h) ve 115’inci maddeleri gereğince hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde bu istemin de kabulüne karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bularak, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerine,;
Davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi ile,
A) Davalı Kurumun 06.10.2015 tarihli yazısı ile istediği Emniyet yurda giriş çıkış kayıtlarının bu yazının davacıya tebliğ edildiği 12.10.2015 tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde 12.01.2016 günü davalı Kuruma verildiğinin tespitine,
B) Davacının 15.06.2016 günü yaptığı ödemenin 30.06.2015 tarihli ve 9769993 sayılı 3600 günlük yurt dışı borçlanma talebine karşılık olduğunun tespitine,
C) Davacının ödediği 3600 günlük yurtdışı borçlanma bedelinin 21.01.1983 tarihinden sonraki döneme mal edilmesi gerektiğinin tespiti isteminin hukuki yarar yokluğundan 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115’inci maddelerine göre usulden reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
… vekili, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını istemiştir.
Davacı vekili, aslen kendisi hakkında İlk Derece Mahkemesinin yerinde bir karar verdiğini, aslen bu kararın onanması ve gerektiğini beyanla kısmen kabule dair verilen son kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/10-642 E., 2012/38 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarında karar verilene kadar sürmesi gerekir.
Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, … 2009, önsöz VII).
Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Eldeki davada, Bölge Adliye Mahkemesince, verilen kararın a ve b bentleri yerinde ise de; davacının 15.06.2016 günü yaptığı ödemenin 30.06.2015 tarihli ve 9769993 sayılı 3600 günlük yurt dışı borçlanma talebine karşılık olduğunun tespitine, dair karar verilmesi ile davalı Kurumca davacının yaptığı ödemenin kısmi ödeme olarak esas alınması ve kalan bir kısım sigortalılık süresi hakkında yeniden borçlanma ve tahakkukun varlığı karşısında, davacının yaptığı borçlanma sürelerinin hangi sürelere mal edilmesi gerektiği hususunda doğan uyuşmazlığın da çözülmesinde hukuki yararının mevcut olduğunun gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde, uyuşmazlık konusu husus yeniden usulünce incelenip, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.