Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/746 E. 2019/291 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/746
KARAR NO : 2019/291
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, iş kazasının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilamında belirtilen gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı vekili, davacıların murisi sigortalının, davalı şirketin …’daki şantiyesinde 02.12.2009 tarihinde çalıştığı sırada ani kalp durması sonucu vefat etmesi nedeniyle, olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkeme ilk hükmünde, 506 sayılı Kanunun 7., 5510 sayılı Kanunun 10. maddesindeki koşullar Kurum yönünden oluşmadığından, Kurum hakkında olayın iş kazası olmadığı gerekçesi ile davanın reddine, işveren … Ends. Tes. İml. ve Montaj A.Ş. yönünden 5510 sayılı Kanunun 13. maddesi hükmüne göre, olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmiş, hükmün davalılardan şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 13.11.2014 tarih, 2014/19389 Esas, 2014/23711 Karar sayılı ilamıyla, 506 sayılı Kanunun 7. ve 5510 sayılı Kanunun 10. maddeleri şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma sonrası mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda herhangi bir araştırma yapılmadan, davanın kabulüne karar verilmesi nedeniyle davalılar vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 06.10.2016 tarih, 2016/9450 Esas, 2016/12142 Karar sayılı ilamıyla 5510 sayılı Kanunun 5-g ve 10. maddeleri açıklanarak, yine 506 sayılı Kanunun 7. ve 5510 sayılı Kanunun 10. maddeleri şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiği belirtilerek bozulmuş, ikinci bozma sonrası mahkemece davanın kabulüne dair üçüncü karar verilmiş ise de somut olayda 5510 sayılı Kanunun 5-g ve 10. maddeleri şartlarının bulunmadığı görülmekle bozmanın gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Davaya konu olan ve tespiti istenen “iş kazası” mevzuatımızda 506 sayılı Kanunun 11-a ve 5510 sayılı Kanunun 13. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, her iki kanunda da iş kazası tanımlanmamış, kazanın hangi hal ve durumlarda iş kazası sayılacağı yer ve zaman koşulları ile sınırlandırılarak belirlenmiştir
Eldeki davaya konu olayın meydana geldiği tarih itibari ile davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olup, Kanunun 13. maddesinde İş Kazası;
“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” şeklinde belirlenmiştir.
İş kazası nedeniyle sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi öncelikle Kurumun zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğunu kabul etmesine bağlıdır. İş kazası olgusu Kurumca kabul edilmezse somut olayda olduğu gibi sigortalının ya da hak sahiplerinin olayın iş kazası olduğunu dava yolu ile tespit ettirmesi gerekmektedir.
Dava konusu ihtilaf, davacının yurt dışında çalıştığı esnada uğradığı kazanın 13. madde kapsamında iş kazası sayılıp sayılamayacağı hususudur. Kural olarak sigortalılar, Türkiye’de yaşadıkları ve hizmet akdine göre çalıştıkları takdirde sosyal sigorta haklarından yararlanırlar. Bu kural, kanunların mülkilik ilkesinin doğal sonucudur. Ancak, kanunlarda mülkilik ilkesinin istisnasını oluşturan düzenlemelere de yer verilmektedir. 5510 sayılı Kanunun 5. maddesi (g) bendinde ve 10. maddesinde yer alan düzenlemelerde bu istisnalardandır.
5510 sayılı Kanunun 5/1-g maddesine göre ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır.10. maddeye göre ise, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan sigortalıların işverenleri tarafından geçici görevle yurt dışına gönderilmeleri halinde, bu görevleri yaptıkları sürece, sigortalıların ve işverenlerin sosyal sigortaya ilişkin hak ve yükümlülükleri devam eder. Benzer hüküm 506 sayılı Kanunun 7. maddesinde de vardır.
Kanunun, “506 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı geçici madde 6/sonda ise “Sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce çalıştırılmak üzere bu ülkelere götürülen Türk işçilerinden, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce sadece malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi topluluk sigortasına devam edenler ile isteğe bağlı sigortalı olarak söz konusu ülkelere götürülmüş olan sigortalıların, bu Kanunun 5 inci maddesinin (g) bendi kapsamında sigortalılıkları bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay içerisinde işverenlerince sağlanır ve buna ilişkin yükümlülükler yerine getirilir” düzenlemesi vardır.
506 sayılı Kanun döneminde kısa vadeli sigorta hükümlerinin ülke dışında meydana gelen sigorta olaylarında uygulanabilmesi, 7. maddede belirtildiği gibi sigortalıların İşveren tarafından geçici görevle yabancı ülkelere gönderilmesi ya da Sosyal Sigortalar Kurumu’na yükümlülükler getiren sosyal güvenlik sözleşmesi veya kısa vadeli sigorta kollarını da kapsayan topluluk sigortaları bulunması halinde mümkün olabilir. SSK madde 86 uyarınca “Kurum, 2 nci ve 3 üncü maddelere göre sigortalı durumunda bulunmayanların Çalışma Bakanlığınca onanacak genel şartlarla (İş kazalarıyla meslek hasta¬lıkları) (Hastalık), (Analık), (Malullük, yaşlılık ve ölüm) sigortalarından birine, birkaçına veya hepsine toplu olarak tabi tutulmaları için, işverenlerle veya dernek, birlik, sendika ve başka teşekküllerle sözleşmeler yapabilir.” Maddeye göre sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmemiş ülkelerde Türk işverenler tarafından istihdam edilen Türk işçilerinin sosyal güvenliklerini sağlamaya yönelik topluluk sigortası sözleşmesi yaparak işçiler iş kazası sigortası kapsamına alınabilirler. Ancak, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanunun birkaç maddesi dışında tüm maddeleri yürürlükten kaldırıldığından, topluluk sigortası uygulaması da sona ermiştir. Daha önce topluluk sigortasına devam edenler artık, kısa vadeli sigorta kolları bakımından 5510 sayılı Kanunun Geçici 6. maddesi gereğince Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi yani 4/a kapsamında sigortalı sayılacaklardır.
5510 sayılı Kanun döneminde ise, 5/1-g maddesine göre ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen sigortalılar ile 10. maddeye göre sigortalıların işverenleri tarafından geçici görevle yurt dışına gönderilmeleri halinde, bu görevleri yaptıkları sürece meydana gelen kazalar iş kazası sayılır.
5510 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında sigortalı sayılabilmek için, Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ülke arasında sosyal güvenlik sözleşmesi düzenlenmemiş olması, Türk işverenin iş merkezinin Türkiye’de bulunması, gerçek veya tüzel kişi Türk işverenin Türkiye’de iş yapmak koşulu aranmaksızın Türkiye’de tescil edilmiş ya da tescil edilebilir nitelikte işyerinin olması, Türk işveren ile Türk işçi arasında yabancı ülkede yerine getirilecek iş görme edimine ilişkin bireysel iş sözleşmesinin Türkiye’de yapılması, Türk işçinin işbu yazılı veya sözlü hizmet sözleşmesinin Türk işçiye yüklediği iş görme ediminin yerine getirilmesi gereği olarak yurt dışında yaşamasının sürekli olmayıp geçici nitelik taşıması gerekmektedir. Anılan maddede “geçici görev” kavramı bakımından herhangi bir süre sınırlaması öngörülmediğinden, görevin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun belirlenmesinde her somut olayın özelliği, bu yönde hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin niteliği, iş süresini belirlemeye ilişkin iş hayatının olağan akışı ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri gözetilecektir.
Ancak, işverenin baştan beri yurt dışında faaliyet göstermesi halinde, bu işveren yanında işe başlanması ve orada çalışma yapılması halinde 5510 sayılı Kanunun 10. maddesinin uygulama imkânı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, geçici olarak götürülmeyip yurt dışında o ülkenin mevzuatına göre kurulmuş ve faaliyet gösteren, Türkiye’ de işyeri bulunmayan işverenler yanında, doğrudan yurt dışındaki iş nedeniyle işe alınan Türk işçileri o ülke mevzuatına tabi olacakları, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı sayılamayacaklarından uğradıkları kazalar, 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası sayılmayacaktır. (Yargıtay Dergisi Cilt:44 sayı: 3 Temmuz 2018- Türk Mevzuatında İş Kazasının Tespiti Davaları- … )
İş kazasının zorunlu unsurlarından birisinin kısa vadeli sigorta kolları kapsamında iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında sigortalı olmaktır. Aksi halde meydana gelen kaza, iş kazası olarak nitelenemez. Sigortalı olma ve dar anlamda kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmanın şartları, 506 ve 5510 sayılı Kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir. Kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmayan birisinin maruz kaldığı olay, Sosyal Güvenlik Kurumu açısından iş kazası sayılmayacağı ancak işveren yönünden iş kazası sayılacağına da karar verilemez. İş kazasının tanımı ve unsurları 506 veya 5510 sayılı Kanunlarda yapılmış olup bu Kanunlar dışında iş kazası sayılabilen bir hal yoktur. Yurt dışında meydana gelen bir kazanın genel olarak adı iş kazası olsa da anılan Kanunlara göre iş kazası sayılamayacağı durumda işveren yönünden de iş kazası sayılması mümkün değildir.
Dosya içindeki belgelerden, davacılar murisi ile davalı … Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj A.Ş. arasında aktedilmiş bir iş sözleşmesi olmadığı, Türkiye İş Kurumu tarafından dosyaya ibraz edilen “…’ da Çalışacak Türk İşçileri ile Yabancı İşveren Arasında Geçerli İş Sözleşmesi” başlıklı 10.11.2009 tarihli sözleşmenin taraflarının davacılar murisi ile … Co.W.L.L olduğu, sözleşmeyi anılan şirket adına işveren vekili …’ nin imzaladığı, işyerinin Türkiye’ de adresi bulunmadığı, işveren vekilinin anılan şirketi Türkiye’ deki Türkiye İş Kurumu nezdinde temsil etmeye, iş sözleşmeleri yapmaya yetkili olduğuna dair … Adalet Bakanlığı Emlak ve Belgeler Müdürlüğünce onaylanmış vekaletname bulunduğu, tanık beyanlarından ölüm olayının …’ da çalışma esnasında kalp krizi geçirme şeklinde meydana geldiği, davalı Kurum tarafından iş kazasının Türkiye sınırları dışında meydana geldiği, kazalının … mevzuatına göre kurulan ve faaliyet gösteren … şirketinin ortağı olduğu … Co.W.L.L tarafından Türkiye’den işçi olarak götürüldüğü, işverenin … mevzuatına göre iş kazası, hastalık, meslek hastalığı, ölüm risklerine karşı sigorta yaptırmak ve prim ödemek zorunda olduğu belirtilerek, Kurumca yapılacak işlem bulunmadığının bildirildiği, … ile Türkiye arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalara göre dava değerlendirildiğinde; … ile Türkiye arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi yok ise de davacıların murisi sigortalının bir Türk şirketi tarafından geçici olarak yurt dışına götürülmesi söz konusu olmayıp, tamamen … mevzuatına göre kurulan ve faaliyet gösteren, Türkiye’ de işyeri bulunmayan dava dışı bir şirket tarafından ve … mevzuatına göre çalıştırıldığı, çalışanın Türkiye’ de sigortalılık vasfı bulunmadığı bu nedenle olayın 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası sayılamayacağı ve davacılar murisinin işvereninin … Co.W.L.L olup, davalı şirkete işveren olmaması nedeni ile husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan … Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj A.Ş.’ye iadesine, 17/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.