Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/6478 E. 2018/9312 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6478
KARAR NO : 2018/9312
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

…..
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı … vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacı Kurum, 02.12.2010 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirden oluşan kurum zararının rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
5510 sayılı Kanunun İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21’inci madde hükmünde, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan….. karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Bilindiği üzere, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77 maddesinde; “her İşveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır. Anılan madde, 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı R.G.de yayımlanan 6331 sayılı Kanunun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
İşverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. madde de, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık vegüvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir……..
Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
Somut olayda, kesinleşen ceza dosyasında …’ın tam kusurlu olduğu tespiti yapılarak adli para cezası ile cezalandırıldığı, sigortalının hak sahibi tarafından açılan……sayılı kesinleşen tazminat davasında da …’ın tam kusurlu olduğunun belirlendiği, eldeki davada Mahkemece üç bilirkişi raporu alındığı, ilk raporda …….ve sigortalının %10 kusurlu olduğu, 12.08.2013 tarihli ikinci raporda….. sigortalının %20 kusurlu oldukları, … ile dava dışı ….. kusurunun olmadığı tespitinin yapıldığı, Mahkemece hükme esas alınan 15.07.2014 tarihli ….. alınan raporda ise … %90, sigortalının ise %10 kusurlu olduğu belirtilmiş olup davalı i… anılan raporların hiçbirinde kusurlu bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar ele alındığında, herhangi bir kusur tespiti yapılamayan davalı işveren …… sorumluluğunun kusura dayalı olduğu, davalının ise kusurunun bulunmadığı tespiti karşısında, adı geçen davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin Mahkemece davalı işveren yönünden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı …’a iadesine, 13.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

……