Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/5490 E. 2018/10103 K. 03.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5490
KARAR NO : 2018/10103
KARAR TARİHİ : 03.12.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, davalı-karşı davacı Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespitine, karşı dava ise; itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilamında belirtildiği şekilde asıl dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden ise davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı Kurum vekilinin aşağıda belirtilen hususlar dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Mahkemece; 2015/2 Esas – 2016/77 Karar sayılı ilamda asıl davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine dair verilen kararın Yargıtay. 10. Hukuk Dairesi’nin 2016/9512 Esas, 2016/10389 Karar sayılı 23.06.2016 tarihli kararı ile bozulduğu, bozma içeriğine göre asıl dava yönünden verilen kararın kesinleşmesi nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, Mahkemenin 29.03.2016 tarihli asıl davada, tarafların ayrı yaşadığının ispat yükünün davacı tarafta olduğu, gerek dinlenen taraf tanıkları, gerekse resen araştırılan ve alınan müzekkere cevapları bir arada değerlendirildiği zaman tarafların boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri, ayrı yaşama olgusunu davacı tarafın ispat edemediği kabul edilerek verilen red kararı hakkında Dairemizin 23.06.2016 tarih 2016/9512 Esas, 2016/10389 Karar sayılı ilamında onama hükmünün bulunmaması nedeni ile asıl dava yönünden hüküm kurulması gerekirken, hükmün infazında tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3-Birleşen dava; yersiz ödenen aylıkların tahsiline yönelik davalı borçlu aleyhine girişilen 13.01.2014 tarihli ödeme emri ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile %20 icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkin olup, takiip tarihi itibari ile yürürlükte olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın %40’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun icra inkâr tazminatını düzenleyen 67’nci madde 2’nci fıkrasında yer alan “yüzde kırkından aşağı olmamak üzere” ibaresi, 02.07.2012 tarihinde 6352 sayılı Kanun’un 11’nci maddesi ile “yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere” şeklinde değiştirilmiş ve 05.07.2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Diğer tarftan itirazın iptali davalarında, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, alacağın likit olması zorunludur. Anılan bu tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, davacı kurum talabi dikkate alınarak, hak etmediği aylıkların her ay kendisine ödenen borçlunun herhangi bir hesaplamaya gerek olmaksızın yalnız başına borç miktarını bilebilecek durumda olması karşısında; borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde icra inkâr tazminatına yönelik karar verilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
S O N U Ç: Hüküm fıkrası silinerek yerine:
“Asıl dava yönünden;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 29,20 TL harçtan, peşin alınan 24,30 TL harcın mahsubuyla, eksik olan 4,90 TL harç terkin sınırı altında kaldığından alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kurum kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …. Gereğince hesaplanan 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı kuruma verilmesine,
Birleşen dava yönünden;
1-Davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile;
Davalının icra dosyasına yaptığı itirazının kaldırılarak takibin 22.230,17 TL üzerinden DEVAMINA, Hüküm altına alınan tutarın %20’si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacı Kuruma verilmesine
2-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 1.518,53 TL harçtan, peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubuyla, eksik olan 1.490,83 TL harcın davacı-davalı …’ten alınıp hazineye gelir yazılmasına,
3-Davacı … tarafından yapılan 280,40 TL yargılama giderinden, davanın kabul ve red durumu dikkate alınarak 227,52 TL’nin davacı …’den alınıp, davalı-davacı kuruma verilmesine,
4-Davacı … davasını vekille takip ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan … gereğince hesaplanan 2.667,60 TL’nin davacı-davalı …’ten alınarak, davalı-davacı ….’ya verilmesine,
5-Davanın reddolunan kısmı üzerinden hesap edilen ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan … gereğince hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalı-davacı ….’dan alınıp, davacı-davalı …’ya verilmesine,
6-Hüküm kesinleştiğinde bulunduğu takdirde bakiye gider avansının ilgililerine iadesine,” ibarelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.