Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/5422 E. 2018/8733 K. 01.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5422
KARAR NO : 2018/8733
KARAR TARİHİ : 01.11.2018

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu davada; davacı Kurumun, sigortalı …’in 25.06.2002 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu yaralanması nedeniyle yapılan masrafların tahsilinin istenildiği, davalı işverenin ise sigortalının iş kazası geçirmediği ve haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, davanın reddine dair ilk kararın Dairemizin 21.02.2012 tarihli ilamı ile somut olayın gerçekleşme şekli tespit edilerek kazanın iş kazası olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği yönünden bozulduğu, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; olayın iş kazası olduğu tespiti ile davanın kabulü yönünde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
YHGK’nın, 13.10.2004 gün ve 2004/21-529-527 sayılı kararında da belirttiği üzere, hangi olayın iş kazası olduğunun saptanmasında başvurulacak yasal dayanakların ve uygulanacak ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
Hemen ifade edilmelidir ki, “iş kazası” yasada tanımlanmamış; ancak bir kazanın hangi “hal ve durumlarda” iş kazası sayılacağı “yer ve zaman” koşullarıyla sınırlanarak belirtilmiştir.
Konuya ilişkin yasal düzenleme, 506 sayılı … Kanunu’nun “İş Kazası ve Meslek Hastalığının Tarifi” başlıklı 11. maddesinde yer almakta ve bu maddenin iş kazasına ilişkin (A) fıkrasında aynen;
“A) İş kazası aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
c) Sigortalının, İşveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında” denilmektedir.
Açıklanan bu madde hükmüne göre, iş kazası; maddede sayılı olarak belirtilmiş hal ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.
Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere bu maddede sayılan haller örnekleme niteliğinde değil, sınırlayıcı niteliktedir. Bu hallerden birine girmeyen sigorta olayı iş kazası sayılamaz. Sayılan bu hallerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp, herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir.
Eş söyleyişle, iş kazası hukuksal nitelikte bir olay olup, bu olayın yukarıda açıklanan yasa maddesinde sınırlandırılan ve belirtilen hallerden herhangi birinin oluşmasıyla ortaya çıkması gerekir.
Ayrıca iş kazasının unsurları üzerinde de kısaca durulmalıdır. Bunlar şöyle sıralanabilir: kazaya uğrayan 506 sayılı Kanun anlamında sigortalı sayılmalı; bu sigortalı bir kazaya uğramalı ve uğranılan kaza 506 sayılı Kanunun yukarıda ayrıntısı açıklanan 11. maddesinin (A) fıkrasında sayılan hal ve durumlardan birinde meydana gelmeli; sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan bir olay biçiminde gerçekleşmeli; bu olay ile sigortalının uğradığı zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı bulunmalıdır.
Yasanın iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da yasanın aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme, … güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir.
Somut davada; sigortalının davalı işyerinde tozaltı kaynakçısı olarak çalıştığı, gece vardiyasında çalışırken, ön imalat kısmında 20 metre uzunluğunda hazırlanmış bulunan çelik kolonlarına yaklaşık 5 metre uzunluğunda 70 cm eninde 5 cm kalınlığında olan ve 200 kg ağırlığındaki çelik sac levhaların tavan vinci ile çevirmeleri gerekirken, vinçler dolu olduğu için elle çevirmeye çalıştıkları sırada ağırlığın etkisiyle kısmi felç geçirecek şekilde yaralanması şeklinde meydana geldiği, dosya kapsamında dinlenen tanıkların kaza olayını duymadıkları, sigortalının vizite alarak hastaneye gittiğini bildikleri yönünde beyanlarının bulunduğu ve kazayı hiç kimsenin görmediği, davacının 27.06.2002 tarihinde … Devlet Hastanesi’nin beyin cerrahi bölümüne yatış işlemi yaptığı, sigortalıya 25.06.2002 tarihinden itibaren iş göremezlik belgesi tanzim edildiği, sigortalıya bel fıtığı teşhisi konulduğu, 24.12.2002 tarihli beyin cerrahi bölümünün konsültasyon fişinde hastanın 10 yıl kadar önce trafik kazası geçirdiği, 5 ay kadar önce ameliyat olduğu belirtilerek, sağlık durumu hakkında tıbbi bilgilerin yazıldığı, iş kazası geçirdiğine dair bir bilginin yer almadığı anlaşılmaktadır.
Davacı iş yerinde 26.06.2002 tarihinde 200 kg ağırlığındaki saç levhayı tek başına kaldırırken kendisinde mevcut olan bel fıtığının nüksetmesi nedeniyle iş kazası geçirdiğini iddia etmekte ise de kazayı kendisinden başka gören olmaması, çalışma arkadaşlarının sigortalının iş kazası geçirdiğini duymadıklarını beyan etmeleri, hemen akabinde vizite kağıdı ile normal hasta olarak hastaneye gitmesi, hastane kayıtlarının hiçbirinde iş kazası olduğuna dair hasta hikayesine rastlanılmaması karşısında davacıda mevcut bulunan araz ile iş yerinde meydana geldiği iddia edilen kazanın varlığı arasında ve dolayısıyla çalışma ile zarar arasında illiyet bağına dosya kapsamından ulaşılamamaktadır. Bunun aksine delil sunulması halinde sonucuna göre değerlendirme yapılmalı ve kurumca yerinde olmayan yardımların yapılmasının rücu imkanı sağlamayacağı gözetilmelidir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar gereğince mahkemece olayın oluş şekli, tanık anlatımları, davacıyla ilgili hastane ve tedavi evrakları ile dosya kapsamında toplanan bilgi, belge ve deliller değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 01.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.