Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/5093 E. 2018/8553 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5093
KARAR NO : 2018/8553
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. ,
Mahkemece, yazılı biçimde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 
Eldeki davada; Davacının çalıştığı …A.Ş. tarafından iş akdinin tek taraflı olarak 09.01.2007 tarihinde feshi ile davacıya, davalı kurum tarafından davacının tahsisi talebi ile 15.01.2007 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağladığı, davacının idare mahkemesinde açmış olduğu dava sonucunda …A.Ş.’nin 09.01.2007 tarihinde iş akdinin feshine ilişkin kararı iptal etttiği ve yoksun kalınan parasal hakların dava tarihinden itiberen davacıya ödenmesine karar verildiği, davacının 09.07.2010 tarihinde yeniden işe başladığı, davacıya 15.07.2011 tarihi itibariyle yeniden yaşlılık aylığı bağlandığı, …A.Ş.’nin 11.01.2007 tarihinden itibaren primleri 15.07.2010 tarihinde davalı kuruma yatırdığı, davalı Kurumun 15.01.2007 – 17.08.2010 tarihleri arasında ödenen aylıkları 96/a kapsamında ödenmesi hususunda 09.08.2010 tarihinde bildirimde bulunulması ile davacının 79.855,00 TL’yi 31.08.2010 tarihinde kuruma yatırdığı, eldeki davada, davacının kuruma 31.08.2010 tarihiden yatırmış olduğu aylıkların geri tahsili için icra takibi başlattığı ve davalı kurumun itirazı ile itirazın iptali ve % 20 icra inkar tazminatı istediği, mahkemece aylıklar ve faizi yönünde kabul kararı verildiği icra inkar tazminatı yönünden ise talebin reddine karar verilmiş ise de karar eksik incelemeye dayalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.03.2006 tarihli ve 2005/10-755 Esas, 2006/32 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bir borç ilişkisi, asıl hakla birlikte bazı fer’i hakları da içerir. Borç ilişkisinin içerdiği asıl hak, alacak hakkı; fer’i haklar ise, cezai şart, faiz, kefalet, rehin, hapis hakkı gibi haklardır.
Borcu sona erdiren en önemli neden, tarafların kendilerine yüklenen edimleri ifa etmeleridir. Genel olarak ifa, borçlanılmış edimin yerine getirilmesi suretiyle alacaklının tatmin edilerek borcun sona erdirilmesidir. Kural, asıl borç sona erdiğinde, bu borca bağlı fer’i borçların da sona ereceğidir. Bu sonuç, ek bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden gerçekleşir.    
Ne var ki, asıl borcun sona erişinde yan borçların da sona ereceğine ilişkin kural, her zaman ve her hukuksal ilişki için geçerli değildir. Bununla ilgili ayrık durumlar Borçlar Kanunu’nun 131. maddesinde gösterilmiş, kıymetli evrak, taşınmaz rehni ve konkordato, bu kuralın dışında tutulmuştur.
Ayrıca, evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulması (ihtirazi kayıt) veya saklı tutulduğunun hal ve koşullardan çıkartılması kaydıyla, ödenmemiş faizlerin istenebilme hakkı ortadan kalkmamakta, asıl borç ifa veya sair bir suretle son bulmuş olsa bile, borcun fer’isi olan faiz varlığını sürdürmekte ve alacaklı bunları talep edebilme hakkını yitirmemektedir.
İhtirazi  kayıt; “muayyen haklarını kullanmak hususunda serbestisini muhafaza etmek isteyen tarafın bu husustaki vaki beyanı” olarak tanımlanabilir. İhtirazi kayıt ileri sürme hakkı, yenilik doğurucu nitelikte olup, bir hukuksal durumu ortaya çıkarmak, var olan hukuksal durumu değiştirmek veya ortadan kaldırmak için kullanılır. Bu haklar, nitelikleri gereği, sonuçlarını kendiliğinden meydana getirirler. İhtirazi kayıt ileri sürmeye yönelik hak, başka bir hakkı koruyucu nitelikte olup, koruduğu hak, asıl alacağa bağlı olan ve henüz ifa edilmeyen yan edimlere ilişkin haklardır.
İhtirazi kayıt ileri sürme hakkının kullanılmaması ile, alacaklının korunan bu haklarını talep etmesi engellenmiş olur. Bu engellenme itiraz niteliğinde bulunmaktadır. Alacaklının, bu hakkını kullanmakla korumak istediği hakları korunmuş olmakta, bu irade kullanılmaz ise, korunmak istenen (fer’i nitelikte) hak düşmektedir.
Bu önkoşul, ifanın kabulü sırasında, ya da, en geç ifanın ardından hemen kullanılmalıdır. Alacaklının, borcun ifası sırasında veya en geç ifanın arkasından derhal, ifanın tam olarak yapılmadığına ilişkin çekinceye dair iradesini, borçlu tarafa bildirmemesi, alacaklının borçlu tarafından yapılmayan ifaların yapılmasına ilişkin talebinden zımnen feragat ettiği anlamını taşımaktadır. Alacaklının ihtirazi kayıt ileri sürmemesi, karşı tarafın ifasını ve ifaya ilişkin davranışı ile ortaya koyduğu iradesini kabul ettiği anlamına gelecektir. Hareketsizlik, hiçbir zaman ihtirazi kayıt ileri sürüldüğünü göstermez ve bu yolda bir karine oluşturmaz.
Borçlar Kanunu 131. maddede ayrıca; “…ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.” ifadesi yer almaktadır. Buna göre, alacaklı açıkça ihtirazi kayıt hakkını ileri sürmese bile, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa, bu hakkın kullanıldığının kabulü gerekecektir. “durum ve koşullar” kavramı değerlendirilirken kuşkusuz, somut olayın özellik ve gerekleri dikkate alınmalıdır. 
 Burada önemli yön, alacaklının hangi eylem ve işlemlerinin, bu hakkı kullanmak istediği şeklinde yorumlanması gerektiğidir. İfade edilmek istenen husus, somut olayın niteliğinin, para borcunun son bulmasına karşılık, işlemiş faiz borcunun devamını gerektirmesidir. Alacaklının, asıl borç konusu para alacağını tahsil ederken, işlemiş faizleri talep hakkını saklı tuttuğunu beyan etmediği veya bu durum “hal ve koşullardan çıkartılmadığı”  takdirde ise, yukarıda belirtilen yasal ilke uyarınca, asıl borç son bulmakla, faiz alacağı da son bulacaktır.
Yargılama hukukunun genel bir kuralı olarak, belli bir hukuk kuralına dayanarak   hak   elde   etmek   isteyen   taraf,  bu kuralın uygulanabilmesi için gerekli  koşulların varlığını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı (alacaklı), ihtirazi kayıt ileri sürdüğünü, ya da, durumun gereğinden bu hakkını kullandığının anlaşılması gerektiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Yine ifanın icra tehdidi yada baskısı altında ödenmiş olması durumunda ise rızai ödemeden bahsedilemeyeceğinden itirazı kaydın varlığının kabulü gerekecektir.
 Somut olayda;  davacı tarafın, Borçlar Kanunu’nun 131. maddesi anlamında, en geç ödeme  tarihine kadar itirazı kayıt hakkını kullanıp kullanmadığı, ihtirazi kayıt içeren talebinin Kurum, ya da, banka kayıtlarında bulunup bulunmadığı yöntemince araştırılmadan, yine kurum tarafından davacıya yapılan bildirim ve tebliğ örneğinin getirtilerek davacıya icrai ikazda bulunulması üzerine ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılarak varılacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek haliden davacıya iadesine 25.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.