Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/4883 E. 2018/8261 K. 18.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4883
KARAR NO : 2018/8261
KARAR TARİHİ : 18.10.2018

………

Dava, rücuen alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 11.07.2008 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler nedeniyle oluşan Kurum zararının davalılardan rücuan tazmini istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanununun 26 maddesidir.
506 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa’nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3 üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü getirilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (…….. hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Eldeki davada; ceza davasında yargılanan ……..%30 işçiye ise %20 kusur verildiği, diğer sanıklar…………se kusur verilmediği,……..hakkında verilen mahkumiyet kararlarının henüz kesinleşmediği,…….hakkında verilen beraat kararlarının ise kesinleştiği, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi heyet raporunda davalı şirkete %80, işçiye ise %20 kusuru verildiği, dosya kapsamında alınan 03.09.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise davalı şirkete %75, bakım şefi……..%5 işçiye ise %20 kusur verildiği görülmekle, ceza davasında …… mahkumiyet almış olması da gözetildiğinde maddi olgu bakımından verilen kararın hukuk hakiminide bağlayacağı gözetildiğinde ceza davasının sonucu beklenerek kesinleşen ceza yargılamasına göre belirlenen maddi olguya göre yeniden alınacak heyet raporu ile belirlenecek kusur durumuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18.10.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

………..