Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/4779 E. 2019/8536 K. 13.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4779
KARAR NO : 2019/8536
KARAR TARİHİ : 13.11.2019

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Dava, tevkifatın aidiyeti ve tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 01/01/2001-29/05/2013 tarihleri arasında … Ziraat Odasının üyesi olduğunu, bahçe tarımı ve süt inekçiliği yaptığını, Ziraat Bankası Konya Şubesi aracılığı ile süt desteği aldığını ve…. Süt ve Gıda Mad. San. Tic. A.Ş.’ye 2001-2002 yıllarında süt toplayıcı … aracılığı ile süt teslimi yaptığını ve Bağ-Kur primi kesildiğini, müvekkili davacının Kuruma müracaat ederek 01/01/2001 tarihinden itibaren bağkur sigortalısı sayılması istemiyle talepte bulunduğunu, davalı kurumca talebinin reddedildiğini belirterek, davacının 01/02/2001-19/07/2001 tarihleri arasında 169 gün ve 01/10/2001 – 03/11/2002 tarihleri arasında 393 gün süre ile 2926 sayılı Yasa kapsamında 562 gün tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; kurumca yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davanın kabulü ile davacı 49090425744 T.C. kimlik numaralı …’ın SSK sigortalılığı ile çakışmayan 01/02/2001-19/07/2001 tarihleri arasında 169 gün, 01/10/2001 – 03/11/2002 tarihleri arasında ise 393 gün, toplamda 562 gün süreyle 2926 sayılı Yasa kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili; yerel mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu, davanın açılmasına kurumun sebebiyet vermediğini, kararın usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.
B-BAM KARARI:
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince; “Dosya kapsamı incelendiğinde davacının 2926 sayılı Yasa kapsamında tescilinin bulunmadığı, davacının teslim ettiği ürün bedellerinden 15/01/2001, 31/01/2001, 15/07/2002, 31/07/2002, 15/08/2002, 31/08/2002 tarihlerinde prim kesintisi yapıldığına ilişkin belgeleri kuruma ibraz ederek tarım Bağ-Kur tescilinin yapılmasını talep ettiği ancak kurumun “kesinti listesinde şahsın kimlik bilgilerinin eksik olduğunu ve nüfusa yazılan müzekkerede birden fazla … kayıtlı olduğundan kesintilerin kime ait olduğunun tespit edilemediğinden müstahsil makbuzlarına herhangi bir işlem yapılamamıştır” gerekçesi ile talebi reddettiği anlaşılmaktadır. Dava dışı … Süt ve Gıda Maddeleri San. ve Tic. A.Ş.’ye yazılan müzekkere cevabından şirkette belirtilen dönemde sadece 1 …’ın kayıtlı olduğunu, …’in firmaya süt toplayan toptancıları olduğunun bildirildiği görülmüştür. Tanık olarak dinlenen … de beyanında davacıdan süt alıp mandıraya sattığını, davacının o dönem Ziraat Bankasından süt teşviği aldığını belirtmiştir. Mahkemece dinlenen tanık … de davacının inekleri olduğunu ve sütü …’e sattığını beyan etmiştir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda prim kesintilerinin davacıya ait olduğu anlaşıldığından ilk prim kesintisini takip eden ay başı olan 01/02/2001 tarihinden davacının tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlatılması, prim kesintilerine istinaden çakışan kısa süreli hizmet aktine tabi 4/a maddesi kapsamındaki sigortalılık süreleri dışlanması ve kalan tarihleri arasında tarım Bağ-Kur’lu kabul edilmesinine yönelik mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı” belirtilerek, istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, istinaf mahkemesinin verdiği red kararını temyiz ettiğini beyan etmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 3, 6, 9 ve 10. maddeleri ve 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendidir.
2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 3.maddesinin (b) bendinde “Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9.maddesi Kuruma re’sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin …. Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) maddesinde, köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan tarımsal faaliyette bulunanların sigortalı olacakları, anılan Kanunun 3. maddesinde ise tarımsal faaliyetin, “Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde veya kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını,” ifade edeceği, 7. maddenin (b) bendinde sigorta hak ve yükümlülüklerinin “tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için tarımsal faaliyetlerinin kanunla kurulu ilgili meslek kuruluşlarınca veya kendilerince, bir yıl içinde bildirilmesi halinde kaydedildiği tarihten, bu süre içinde bildirilmemesi halinde ise bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten” itibaren başlayacağı, 9. maddenin 1. fıkrasının 5. bendi gereği sigortalılığın “Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için, tarımsal faaliyetinin sona erdiği veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca muafiyet kapsamına girdiği yahut 65 yaşını doldurması nedeniyle talepte bulunduğu tarihten,” itibaren sona ereceği, 6. maddenin (ı) bendinde ise, Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenlerin ve 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanların 5510 sayılı Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta hükümleri çerçevesinde sigortalı sayılmayacakları belirtilmiştir.
Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan ve bildirimsiz kalan sigortalılar için 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen “hizmet tespiti” davasına eşdeğer bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı “sigortalılığının tespiti” söz konusu olamayacaktır
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, Mahkemece;
1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
2-Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla “Tarımsal Amaçlı Kredi” kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun “Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi” başlıklı 52, “Zirai kazançta vergileme” başlıklı 53, ve “Vergi Tevkifatı” başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun “Vergi kesenlerin sorumluluğu” başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere “Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler.” Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.201 gün ve 2011/10-306-365 sayılı Kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22.maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.
Dosya kapsamı incelendiğinde, davacının Kuruma ibraz ettiği 15.01.2001, 31.01.2001, 15.07.2002, 31.07.2002, 15.08.2002 ve 31.08.2002 tarihli tevkifatlara ilişkin müstahsil makbuzlarında davacıya ait alt kimlik bilgileri(doğum tarihi, baba adı vs.) olmaması ve davacının kayıtlı olduğu Bozkır Nüfus Müdürlüğünce birden çok … olduğunun bildirilmesi nedeniyle Kurumca davacıya aidiyeti kabul edilmeyen tevkifatlar ile ilgili olarak Mahkemece Konya ve ilçelerindeki Nüfus Müdürlüklerine “…” isimli kişilerin kayıtlarını istemesi gerekirken davacının kimlik bilgileriyle “Hasan Ali oğlu 1967 doğumlu …’ın” kimlik bilgilerini istemesi ve bunun sonucu olarak gelen cevapta sadece davacının bildirilmiş olduğu gerekçesiyle söz konusu tevkifatların davacıya ait olduğunun kabulüyle, ilk tevkifatın yapıldığı 15.01.2001 tarihini takip eden aybaşı olan 01.02.2001 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının başlatılması ve dava konusu dönemde bu sigortalılık süresi ile çakışan SSK (4/1-a) sigortalık süresinin devam ettiği dönemde Tarım Bağ-Kur sigortalılığının geçersiz sayılması, SSK sigortalılığının ise geçerli olduğu kabul edilerek, davacının 01.02.2001 – 19.07.2001 tarihleri arasında SSK sigortalılığı ile çakışmayan 169 gün (5 ay 19 gün) Tarım Bağ-Kur sigortalılığı ile 19.01.2001-01.09.2001 tarihleri arası 17 günlük SSK sigortalılık süresi ile çakışan 17 günlük süre dışlanarak 02.09.2001-04.11.2002 tarihleri arasındaki (451-17=434) 434 gün Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitini gerektirmekte ise de taleple bağlı kalınarak bu dönemde 393 gün olmak üzere dava konusu dönemde toplam 562 gün (1 yıl 6 ay 22 gün) Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu yönünde tespitiyle davanın kabulü yönünde karar verilmiş ise de verilen hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Bu tür aidiyet ve tespit davalarında gerçeğin tam olarak saptanması için, tanık beyanları ile birlikte işin kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde etraflıca araştırılması gereği bulunmaktadır;
Mahkemece, evveliyatla ilgili Nüfus Müdürlüklerinden “…” adına olan tüm nüfus kayıtları getirtilmeli, buna göre tespit edilecek Bayam Doğan isimli kişiler dinlenerek, makbuzun düzenlendiği tarihte nerede oturdukları, ne işle meşgul oldukları, bu tevkifatların kendilerine ait olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmalı, özellikle haklarında davaya konu müstahsil makbuzundaki tevkifat sebebiyle bir sigortalılık verilip verilmediği ortaya konulmalı; tevkifatın yapıldığı dönemde görev yapan muhtar,tevkifatları yapan komisyoncu ile diğer davacı tanığının da beyanları değerlendirilmeli, mahkemece aidiyet konusu belirlendikten sonra, tarımsal faaliyetin varlığına yönelik yapılan araştırma sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.