Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/4492 E. 2019/498 K. 30.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4492
KARAR NO : 2019/498
KARAR TARİHİ : 30.01.2019

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, ödeme emri iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamı incelendiğinde, davacı şirket hakkında verilen iflas kararının 12.07.2007 tarihinde kesinleştiği, … 21. İcra Dairesi (2006/12 İflas) tarafından, şirketin iflas idare memurlarının bildirildiği, davacı adına ilgili vekile vekaletname veren kişinin söz konusu iflas idare memurları arasında bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, vekaletnameyi veren şahsın o tarihte şirketi temsil yetkisinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, bulunmaması durumunda şirketi temsile yetkili iflas idare memurları tarafından bu eksiklik tamamlanmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.