Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/3584 E. 2018/8955 K. 05.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3584
KARAR NO : 2018/8955
KARAR TARİHİ : 05.11.2018

….

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkin olup mahkemece ilamda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, ayrıca davacı kurumun tavzih talebinin de reddine hükmedilmiştir.
Hükmün, davacı vekili ile davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, Kurum sigortalısının, davalı tarafından öldürülmesi sebebiyle hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ile cenaze yardımından oluşan kurum zararının 1479 sayılı Yasanın 63. maddesi uyarınca tahsili istemine yöneliktir. Mahkemece, düzenlenen bilirkişi raporuna uygun olarak 09.05.2001 tarihinde, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda temyize konu hüküm tesis edilmiştir.
1- İş Mahkemeleri Kanunu özel kanun niteliğinde olup öncelikle bu kanunda bir temyiz süresi belirtilmiş ise bu sürenin uygulanması gerekmektedir. İş mahkemelerince veya iş mahkemesi sıfatıyla verilen kararlara karşı temyiz süresi 30.1.1950 gün ve mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 02.03.2005 gün ve 5308 sayılı Kanunla değişmeden önceki 8. maddesine göre sekiz gündür.
Yine mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici 1. maddesine göre 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 5308 sayılı Kanunla değişik 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bir Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddenin 3 ve 4. fıkrasına göre “12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar.”
HMK’nın 5.8.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı kanunun 31. maddesi ile değişik 361/1. maddesine göre “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir”
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda katılma yolu ile temyize ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak anılan Yasanın 15. maddesi, İş Mahkemeleri Kanunu’nda açıklık bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağını düzenlemektedir. İş mahkemelerine özgü kurallar dışında, dava açılmasıyla başlayan bütün yargılama işlem ve yöntemlerinde olduğu gibi iş mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurmalarda, HUMK hükümlerinin aynen uygulanması gerekir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 433/2. fıkrası gereğince, karşı taraf hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını temyiz dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde bildirerek temyiz isteğinde bulunabilir. Yargıtay 16.06.1975 gün ve 1975/6-8 E.K. sayılı İBK kararından da aynı sonuç çıkmaktadır (HGK 16.11.2016 t. 2014/22-1260 E, 2016/1068 K.).Belirtilen hüküm yine 5236 sayılı Kanunla eklenen Geçici madde 2’ye göre, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar uygulanmasına devam olunmuştur.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7/3. maddesinde HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır denildiğinden, katılma yolu ile temyizin de HMK’a tabi olduğu belirlenmiştir. HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 348/1. madde uyarınca, İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile iki haftalık süre içerisinde vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, iş mahkemelerince verilen ve HUMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren 8 gün, katılma yolu ile temyiz süresi ise temyiz dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren 10 gündür. Bölge Adliye Mahkemelerince verilip HMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi, 20.07.2016-24.10.2017 tarihleri arasında 8 gün, 25.10.2017 tarihinden sonra ise 2 haftadır. Katılma yolu ile temyiz süresi de 2 haftadır.
Yine HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilirse, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar vermesi gerekir. Ancak temyiz edilen karar temyiz süresi geçtiği halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E, 1990/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verebilecektir
Somut olay incelendiğinde, tavzih talebinin reddine ilişkin hüküm davacı vekiline 19.12.2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, temyiz ise 06.03.2018 tarihinde yapılmıştır. Bu duruma göre davada 2 haftalık temyiz süresi geçtiğinden davacı vekilinin tavzih talebinin reddine karşı vermiş olduğu temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden REDDİNE karar verilmiştir.

2- Mahkemece verilen 09.05.2001 tarihli karar davacı vekiline 13.03.2018 tarihinde, davalıya ise 19.03.2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı, yerel mahkeme kararının zamanaşımına uğradığını ileri sürerek temyiz talebinde bulunmuştur.
Dosyanın incelenmesinde; 09.05.2001 karar tarihinden, davacı vekilinin tavzih konulu ve 14.09.2017 havale tarihli dilekçesine kadar dosya içerisinde zamanaşımını kesen herhangi bir işlem tespit edilememiştir. Gerekçeli kararın taraflara tebliğine, 26.12.2017 tarihli tavzih talebinin reddine dair kararla karar verildiği ve gerekçeli kararın davacı vekiline 13.03.2018’de davalıya 19.03.2018’de tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkeme karar tarihi ile kararın taraflara tebliğ tarihi arasında on yıldan fazla süre geçmiştir. Zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 135/2. maddesi gereğince hüküm, verildiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğrar. Bu sürede zamanaşımını kesen sebeplerin varlığı da kanıtlanamadığından mahkeme kararı zamanaşımına uğramıştır.
11.04.1940 tarih 1939/15 Esas ve 1940/70 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca mahkeme, verilen hükmü kendiliğinden değiştiremez. İlam zamanaşımına uğramış olsa bile temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça davayı tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedemez. İlamın zamanaşımına uğradığı gözetilerek yeniden hüküm kurulması için kararın bozulması gerekmiştir.
O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 05.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

….