Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/3102 E. 2018/9835 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3102
KARAR NO : 2018/9835
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

…..

Dava, davacının yaşlılık aylığının iptaline yönelik Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece uyulan bozma ilamımızda, “….. 01.02.2007 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yaşlılık aylığı almakta olan davacının, 20.09.2005-01.03.2006 tarihleri arasında dava dışı işveren yanındaki 162 günlük çalışmalarının fiili olmadığı gerekçesi ile iptali sonrası, tahsis şartlarının ortadan kalkması nedeni ile yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde genel bir tanım yapılarak, bir hizmet akdine (iş sözleşmesine) dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre “sigortalı” sayılacağı belirtildikten sonra, 3’üncü maddesinde bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayacak kimseler ile bazı sigorta kollarının uygulanmayacağı kimseler açıklanmış, 4’üncü maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında 2’nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler “işveren” olarak tarif edilmiş, 6. maddede de, çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları hüküm altına alınmıştır. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; iş sözleşmesine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde görülmesi, 3’üncü maddede belirtilen “sigortalı sayılmayan” kişilerden olunmamasıdır. Bununla birlikte iş sözleşmesi, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanununun 313 – 354. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, sözleşme; işçinin belirli veya belirsiz bir zaman süresince hizmet görmeyi, iş sahibinin de kendisine ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir akit olarak tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, sözleşmenin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve diğer maddelerinin düzenleniş şekline göre, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, iş sözleşmesinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. İş sözleşmesinde çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde, olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Bu maddelerde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz.
Mahkemece, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu gözetilerek, bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurularak, yöntemince inceleme ve araştırma yapılmalı, dava konusu dönemde dava dışı işverenin Kurum nezdindeki tüm dönem bordroları celp edilerek, Kurumca sigortalılığı iptal edilmeyen ve dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu işverenler veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler titizlikle araştırılarak belirlenmeli, belirlenen tanıkların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davalı işyerinde ihtilaf konusu döneme yönelik Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa, belgeler getirtilmeli, dava dışı işverenin ihtilaf konusu döneme yönelik vergi kayıtları ve muhtasar beyannameleri getirtilerek, çalıştırılan işçi sayısına orantılı olanak ticari faaliyetinin varlığı bu çevrede irdelenmeli, dava dışı şirket yöneticileri ve davacı hakkında …….soruşturma yapılıp yapılmadığı ve var ise akıbeti araştırılmalı, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak eylemli çalışma olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği tüm açıklığıyla belirlenmeli, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuca göre başlangıçtan itibaren tahsis şartlarının varlığı irdelenerek bir karar verilmelidir..….” hususları bozma nedenleri olarak belirtilmiştir.
Bozma ilamı gerekleri tam olarak yerine getirilmeksizin eksik araştırma ile karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacının iptal edilen bildirimlerinin yapıldığı……işyeri yetkilisi olan……. sanık olarak yargılandığı ceza mahkemesindeki savunmasında; kendine ait bir firması olduğu, bu firmayı 2003 senesinin sonunda kurduğunu, 2004 senesinde yurt dışından kumaş ithal ettiği, bu işleri yapabilmek için bir atölyenin olması gerektiği, ….diye birinden kiraladıkları yönünde beyanda bulunduğu,Kurum müfettişi raporunda; ……. tarafından işletilen …….ünvanlı işyeri çalışanlarının fiilen çalıştığı ancak diğer işyerinden bildirimlerinin yapıldığı tespitinde bulunulduğu,Kurum müfettişi tarafından ifadesi alına………ifadelerinde; …..tarafından işletilen…… işyerinde çalıştıkları,…… işyerinde çalışmadıkları ve bu şirket işyeri yetkilisi olan ……tanımadıkları yönünde beyanda bulundukları, bildirimi iptal edilip ceza dosyasında sanık olarak yargılanan ve Kurum denetmenine ifade veren kişilerin ekseriyetinin fiilen çalışmaları olmadıkları yönünde beyanda bulundukları anlaşılmaktadır.
Mahkemece, ….. arasında veya bu şirket yetkilileri arasında kira ilişkisi olup olmadığı, ilişkinin kapsamı araştırılmalı, ……ünvanlı işyeri çalışanlarının fiilen çalıştığı ve diğer işyerinden bildirimlerinin yapıldığı tespiti ve ……yetkilisi…… bildirimi iptal edilenlerin çalışmalarının…… işyerinde geçtiği iddiası gözetilerek ………davaya dahil edilmeli ve bu şirket yetkilisi…………dava ile ilgili beyanı alınmalı, yukarıda belirtilen her iki şirkete ait işyeri ve işveren bilgileri Kurumdan celp edilmeli,uyuşmazlık konusu dönemde………ait tescilli ve kapsamda işyeri olduğunun tespiti halinde bu işyerinden yapılan bildirimler celp edilmeli ve beyanlarına başvurulmalı, Kurum müfettişi tarafından ifadesi alınan, beyanlarında; …… tarafından işletilen,…………..işyerinde çalıştıklarını beyan eden ……..dinlenerek davacının …… işyerinde fiilen çalışıp çalışmadığı yönünde beyanları alınmalı, iptal edilen bildirimlerin yapıldığı ……. ait gerçek ve fiilen çalışmanın olduğu bir işyeri olup olmadığı, davacının çalışmalarının fiilen olup olmadığı, ceza dosyası içeriği ve tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

………