Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2018/1635 E. 2018/10366 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1635
KARAR NO : 2018/10366
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; “Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddenin (4) fıkrasındaki “zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.” hükmü gereği zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294 ve 297’inci maddelerine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa’nın 141’inci maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır.
Davaya konu somut olayda;kararın gerekçe kısmında, …isimli kişilere ilişkin bir çalışma tespit edilemediğinden bu kişiler yönünden prim tahakkuku mümkün olmayıp, …(kısa kararda sehven hilal kaptan yazılmış),… dışında kalan kişilere banka kanalıyla yapılan ödemelerin tutarlı olması nedeniyle prime esas kazançların tespitinde davacı işveren tarafından yapılan ödeme tutarlarının esas alınması gerektiğinden bu kişiler açısından ek aylık prim hizmet belgelerinin istenmesine yönelik kurum işleminin iptali ile …’ın 2008/07-2008/12 dönemleri için de kazanç elde etmesi gerektiğinin ve bu dönemler de her ay için prime esas kazancının 1.273,54 TL olması gerektiğinin, diğer dönemler için banka kayıtlarına itibar edilmesi gerektiğinin, …’nin 2008/06-2008/12 dönemleri için kazanç elde etmesi gerektiğinin bu dönemler de her ay için prime esas kazancının 1.273,34 TL olması gerektiğinin, diğer dönemler için herhangi bir prim tahakkukunun söz konusu olmadığının, …’nin 2008/1-2008/12 dönemleri için de kazanç elde etmesi gerektiğinin bu dönemlere ilişkin her ay için prime esas kazancının 764,01 TL olması gerektiğinin, … için 2008/8 dönemi için kazanç elde etmesi gerektiği ve prime esas kazancının 1.273,34 TL olması gerektiğinin, 2008/1-2008/7 dönemleri için banka kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği, geri kalan dönemler için herhangi bir prim tahakkukunun gerekmediğinin,…’ın 2008/1 dönemi için kazanç elde etmesi gerektiğinin, 2008/1 dönemine ilişkin prime esas kazancının 1.528,01 TL olması gerektiğinin, geri kalan dönemler için banka kayıtlarına itibar edilmesi gerektiğinin,…’ın 2008/7-2008/12 dönemleri için kazanç elde etmesi gerektiğinin, 2008/7-2008/12 dönemlerine ilişkin her ay için prime esas kazancının 2.025,60 TL olması gerektiğinin, diğer dönemler için ayrıca bir prim tahakkuku gerekmediğinin tespitine dair kabul ile gerekçe yazıldığı ancak hüküm fıkrasında yukarıda belirtilen kişiler dışındaki çalışanlar açısından iptaline, bu kişiler açısından davacının davasının reddine karar verilmiştir.Gerekçedeki kabul ile hüküm fıkrasının çeliştiği anlaşılmaktadır.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.12.2018 günü oybirliği ile karar verildi.