Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2017/4542 E. 2017/8147 K. 21.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4542
KARAR NO : 2017/8147
KARAR TARİHİ : 21.11.2017

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın tekrar bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamı incelendiğinde, 15.01.1991 tarihinden itibaren 9383 gün üzerinden 506 sayılı Yasa kapsamında aylık alan davacının, 15.12.1990 tarihinden itibaren 5434 sayılı Yasa Kapsamında çalıştığı ve bu çalışmasının 30.11.1998 tarihinde sona erdiği, 15.12.1998 tarihinden itibaren de 5434 sayılı Yasa kapsamında … aylığı aldığı, 5434 sayılı Yasa kapsamında çalışmasına devam ederken 506 sayılı Yasa kapsamında aylık talebinde bulunması mümkün olmadığı gibi her iki statüden birden aylık bağlanmasına imkan bulunmadığından bahisle 506 sayılı Yasa kapsamında bağlanan aylığın iptal edildiği ve yersiz ödeme çıkarıldığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yaşlılık aylığı alırken yeniden 506 sayılı Yasa kapsamında çalışanların aylığı kesileceğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden bahisle yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmış ise de; söz konusu hüküm yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
506 sayılı Yasanın 60. maddesi uyarınca yaşlılık sigortası kolundan bağlanan aylıkların kesilme koşulları, aynı Yasanın 63. maddesinde düzenlenmiştir. 506 sayılı Yasanın 63/A maddesindeki düzenleme, “bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir.” hükmünü içermekte olup; anılan madde hükmü uyarınca yaşlılık sigortasından aylık alanların bu aylıklarının kesilebilmesi, ancak 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başlamaları halinde mümkün bulunmaktadır. Bu düzenleme çerçevesinde, 5434 sayılı Yasaya tabi yaşlılık aylığı almanın, 506 sayılı Yasa hükümlerine göre bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesini gerektirmeyeceği söylenebilir ise de; sosyal güvenlik sisteminin çifte sigortalılık üzerinden birden fazla yaşlılık aylığına hak kazanmaya olanak vermeyen yapısı ile, 2829 sayılı Kanunun bu yaklaşımı destekleyen 4. maddesi hükmü gözetildiğinde; davacının 15.12.1998 tarihinden itibaren her iki sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almasına olanak bulunmadığının kabulü zorunludur.
Her ne kadar, sosyal güvenlik yasalarında, bir sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, yaşlılık aylığını almaktan vazgeçip diğer bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışma ve 2829 sayılı Yasa gereğince, son çalışmaları birleştirilmek suretiyle diğer bir sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı bağlanmasına olanak tanıyan herhangi bir düzenleme bulunmamakta ise de; 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Bütçe Kanununun 25. maddesinin (f) fıkrasının ikinci ve üçüncü paragrafları, “…Her hangi bir Sosyal Güvenlik Kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin % 50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda her hangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar. Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti … Sandığı Kanununun ek 11. maddesine göre alınmış Bakanlar Kurulu kararları 2005 yılında uygulanmaz.” düzenlemesini içermektedir. Bütçe Kanunu ile yapılan bu düzenleme sonrasında kanun koyucu; bütçe kanunlarına bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağına ilişkin Anayasa’nın 161. maddesi hükmünü gözeterek, bütçe kanunlarında yer almaması gereken hükümlerin kaldırılması amacıyla çıkardığı 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 29. maddesinin (c) bendi ile; 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinde yer alan hükmü yürürlükten kaldırmış, ancak; aynı düzenlemeyi anılan kanunun 30. maddesi ile yeniden getirmiş ve bu madde 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Diğer taraftan, 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile açılan dava sonucunda, 28.12.2005 gün 2005/146-105 sayılı kararla; anılan maddenin (f) fıkrasının ikinci ve üçüncü paragraflarının Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, aynı yönde yapılan başka bir başvuru üzerine de anılan mahkemenin 29.11.2005 gün 2005/6-93 sayılı kararı ile 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin (f) fıkrasının, 21.4.2005 günlü 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesinin (c) fıkrasıyla yürürlükten kaldırıldığına ve 25. maddenin (f) fıkrasına yönelik Anayasaya aykırılık iddiasına ilişkin konusu kalmayan istemler hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş; aynı düzenlemeyi içeren 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan dava sonucunda ise 03.04.2007 gün 2005/52 Esas 2007/35 Karar sayılı hükümle, anılan Kanun maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105. maddesinde sayılan uygulanmayacak hükümler arasında 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin yer almaması, Anayasanın 153. maddesinin “iptal kararları geriye yürümez” hükmünü içermesi karşısında; her hangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin her hangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılmayacakları ve görev yapamayacaklarına dair düzenlemenin 01.01.2005 tarihinden başlamak suretiyle yürürlükte olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal düzenleme ile 506 sayılı Kanunun 63. maddesindeki, “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya aşağıdaki fıkra hükmüne göre yeniden hesaplanarak, yaşlılık aylığı, talep tarihini takip eden aybaşından başlanarak ödenir.”; 1479 sayılı Kanunun 38. maddesindeki; “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı alanların istekleri halinde, aylıkları kesilerek son defa prim ödedikleri basamaktan prim ödemeye devam edebilirler. Bunların tekrar yaşlılık aylığı talep etmeleri halinde, en az üç tam yıl prim ödemiş olmaları kaydıyla haklarında bu Kanunun yaşlılık sigortası hükümleri uygulanır.”; hükümleri ile 5434 sayılı Kanunun Ek 11. maddesindeki “T.C. … Sandığı Kanununa tabi daire, kurum ve ortaklıklar ile bunların Sosyal Sigortalar Kanununa tabi işyerlerinde emekliliğe tabi olmayan ücretli, geçici kadrolu veya yevmiyeli hizmetlere tayin edilen emeklilerin, buralarda çalıştıkları sürece … aylıkları kesilir.”, 99 maddesindeki “…, adi malüllük, vazife malüllüğü, dul veya yetim aylığı, son hizmet zammı alanlardan; hiçbir şarta bağlı olmaksızın emeklilik hakkı tanınan vazifelere tayin edilenlerin, aylıklarının tamamı, bu vazifelere tayinleri tarihini takibeden ay başından itibaren kesilir.”, 100. maddesindeki, “…, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı almakta iken (Erlerle emeklilik hakkı şarta bağlı olanlar hariç) emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye tayin edilenlerin tekrar emekliye ayrılmalarını istemeleri veya emekliye sevk edilmeleri halinde kendilerine veya ölümlerinde dul ve yetimlerine eski ve yeni hizmetlerinin toplamı üzerinden ve bu kanun hükümleri dairesinde aylık bağlanır. Ancak, bu gibilere yeniden bağlanacak aylıklar eski aylıklarından az olamaz.”; hükümleri nazara alındığında, davacının 506 sayılı Yasaya göre yaşlılık aylığı tahsisinden sonra, 5434 sayılı Yasaya tabi çalışmaları nedeniyle … aylığına hak kazandığında, bu çalışmaların öncesinde gerçekleşen 506 sayılı Yasaya tabi hizmetlerin 2829 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin kabulü zorunludur.
Hal böyle olunca, mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davacının 01.01.1977 – 30.11.1998 tarihleri arasında gerçekleşen farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışmalarının, 2829 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde, 5434 sayılı Yasaya göre bağlanan emeklilik aylığında nazara alınmasının gerektiği, 15.01.1991 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis edilen yaşlılık aylığını almasının mümkün olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 21.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.