Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2017/3199 E. 2017/5649 K. 12.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3199
KARAR NO : 2017/5649
KARAR TARİHİ : 12.09.2017

Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, aksi Kurum işlemlerinin iptali, hizmet tespiti ile yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilamda belirtilen nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, babasına ait özel bina inşaatı işyerinde 1982-1987 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti ile aksi Kurum işleminin iptali ile 04.01.2013 tarihli tahsis talebi nedeniyle yaşlılık aylığı tahsisine hak kazandığının tespitini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 1.1.1985 olarak tespitine, 01.10.1982- 31.12.1984 tarihleri arasında 1982/4 30 gün, 1983/2 90 gün olmak üzere toplam 120 günün prim ödeme gün sayısından sayılmasına ve sigortalılık süresinin davacıya mal edilmesine, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki davada, Mahkemece verilen kararın eksik araştırmaya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı hakkında ilk Kez Kuruma 26.04.1987 tarihinde verildiği anlaşılan giriş bildirgesinde işe başlama tarihinin 01.04.1987 olarak belirtildiği anlaşılmakta ise de, davalılar murisi işveren tarafından 22.03.1983, 20.07.1983, 24.10.1983 ve 26.04.1984 tarihli prim ödeme makbuzları ile işyerinin usulüne uygun şekilde tescili yapıldıktan sonra ve davalılardan Kurum müfettişinin 04.03.1989 tarihli tutanağı ile bu prim ödemelerinin dönemlerine göre süresi içerisinde yatırıldığına dair tespit karşısında, ödenen primlerin davacıya aidiyetinin tespit edilmesi halinde hak düşürücü sürenin gerçekleşmesinin mümkün olamayacağı ve ispatı halinde davacıya mal edilmesi gerekleri dikkate alınarak, davalı Kuruma yatan primlerin aidiyeti hakkında, öncelikle talep konusu dönemlerde davacının adı geçen ve bilgileri ile uyumlu yazılı diğer belgelerin varlığı araştırılmalı, 1989 yılında geç verilen bordrolarda adı geçen diğer sigortalının/sigortalıların da beyanlarının alınması ile primlerin hangi sigortalı adına yatırıldığı net bir şekilde tespit edilmeli, fiili çalışma olgusunun ispatı bakımından, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, sonuç olarak öncelikle aidiyet sorunu çözüme kavuşturulmalı ve fiili çalışmanın varlığına işaret edebilecek delillerin varlığı resen araştırma ilkesi çerçevesinde araştırılmalı ve aidiyet yönü ile birlikte oluşacak sonuca göre tahsis şartları hakkında bir karar verilmelidir.
Kabule göre de 5502 sayılı Yasanın 36’ncı maddesi gereğince harçtan muaf olan davalı kuruma harcın yükletilmesi ile kısmen kabul kararı karşısında kendisini vekille temsil ettiren davalı Kurum lehine vekâlet ücreti tayini gereğinin dikkate alınmaması isabetsizdir
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.