Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2017/1881 E. 2019/5385 K. 24.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1881
KARAR NO : 2019/5385
KARAR TARİHİ : 24.06.2019

Bölge Adliye Mahkemesi : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

KARAR

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı fer’i müdahil Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, fer’i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili; davacının davalı şirkete ait otelde 2011 yılında Eylül ayının 1’inden, Kasım ayının 30’una kadar, 2012 yılında yine Ocak ayının 1’inden, 31 Temmuz’a kadar ve yine 2013 yılı Haziran ayının 1’inden itibaren 31/10/2013 tarihine kadar çalıştığını ancak bu çalışmalarından 08/08/2013 tarihi ile 31/10/2013 tarihleri sigortalı olarak gösterildiğini, sigortalı gösterilmeyen dönemlerin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP:
Feri müdahil vekili cevap dilekçesinde özetle; 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 Sayılı Kanun’un 64. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. Maddesine ek bir fıkra eklenmiş olup bu fıkra ile ile artık kurumun açılacak davalarda, davalı olarak taraf gösterilmesinin ortadan kaldırıldığını, 6552 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile artık doğrudan, sigortasız çalıştıran işverenin davalı taraf olarak gösterileceğini, bu sebeple kuruma husumet yönlendirilebilmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini, öncelikle davacı tarafın talebinin net ve açık olmadığını, hangi dönemler için sigortalılık talebini açıklaması gerektiğini, bu haliyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıya ait sigorta sicil ve tahsis dosyasının incelenmesinde; davacının 28.07.2015 tarihi itibarıyla 84 gün sigortalı çalışmasının olduğunun görüldüğünü, söz konusu bu çalışmasının da diğer davalıya ait işyerinde gerçekleştiğini, kurum kayıtlarının esas olup, davacının bunun aksini aynı değerdeki yazılı belgelerle ispatlayabileceğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III.MAHKEME KARARI
A.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece davanın kabulüne, Davacının, davalı olan şirkette 01.09.2011 tarihinden 30.11.2011 tarihine kadar, 01.01.2012 tarihinden 31.07.2012 tarihine kadar ayrıca 01.06.2013 tarihinden 08.08.2013 tarihine kadar hizmet akdi ile çalıştığının tespitine, bu hizmetlerin diğer hizmetleri ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
B.BAM KARARI:
Hükmün esasına yönelik istinaf sebeplerinin, davanın niteliğine uygun olarak yapılan yargılama, toplanan deliller ve dosya kapsamına nazaran yerinde olmadığı, ancak 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanun’unun 7/4. maddesine aykırılık oluşturacak şekilde SGK nın feri müdahil değil davalı olarak gösterilmesi yargılama giderleri ve ücreti vekaletten sorumlu tutulmasının doğru olmadığı, bu nedenle: 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b maddesinin 2. alt bendi kapsamında kararın kaldırılarak bu hususun düzeltildiği yeniden hüküm kurulması gerektiğinin tespit edildiği belirtilerek; Feri Müdahil vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, Feri müdahil vekilinin başvurusu nedeni ile ilk derece mahkemesi kararının kapsamı değiştirilerek yeniden esas hakkında karar verileceğinden … İş Mahkemesi’nin … Esas, 2016/602 Karar sayılı ve 06/12/2016 tarihli kararının KALDIRILMASINA, Davacının davasının KABULÜNE, Davacının, davalı olan şirkette 01/09/2011 tarihinden 30/11/2011 tarihine kadar, 01/01/2012 tarihinden 31/07/2012 tarihine kadar ayrıca 01/06/2013 tarihinden 08/08/2013 tarihine kadar hizmet akti ile çalıştığının tespitine, Bu hizmetlerinin diğer hizmetleri ile birleştirilmesine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, sadece tanık anlatımları ile değil bu iddiaları destekler tüm araştırmanın Mahkemece yapılması gerektiğini, davacının diğer davalı yanında çalıştığının kesin ve inandırıcı deliller ile ispat edilemediğini, dosya kapsamında dinlenen davacı tanıklarının ifadesinin duyuma dayalı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından taleplerinin kısmen kabul edilerek, Kuruma husumet yönlendirilemeyeceğinin tespit edilmiş olmasına rağmen lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğu belirtilerek, kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, 01.10.2008 tarihi öncesi isteme ilişkin davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10. ve 01.10.2008 tarihi sonrası isteme ilişkin davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleridir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 63/A bendi hükmüne göre yaşlılık aylığı almakta iken çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları bu çalışma olgusuna dayalı ve onunla sınırlı olarak kesilmektedir. Ancak aynı Kanunun 63/B bendi kapsamında sigortalının istemi bulunması halinde sigortalı adına sosyal güvenlik destek primi ödenerek veya sigortalı adına tüm sigorta kollarından prim ödenmesi durumunda bunun sigortalının aylığı kesilmeden çalışma tercihini gösterdiği kabulüyle aylığı kesilmeden çalışmaya devam etmesi mümkündür.
Öte yandan; davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1’nci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanunun 79’ncu maddesi olup; anılan Kanunun 6’ncı maddesi gereği sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. Sigortalı ister sosyal güvenlik destek primi, isterse tüm sigorta kollarına tabi olarak çalışsın, Kanunun öngördüğü belli bir sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olması, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilmez ve kaçınılmaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü yaratır. Bu statüye Kurumun prim tahakkuk ettirmesi, sigortalının iş kazası geçirmesi veya meslek hastalığına yakalanması halinde kendisi ya da hak sahiplerine gelir bağlanması gibi çeşitli sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlar kapsamında davacının bildirim yapılmayan dönemlerdeki çalışmalarının tespitini istemekte hukuki yararının bulunduğu ve aksinin kabulü halinde yaşlılık ya da emekli aylığı alan kişilerin sigortasız çalıştırılabileceği gibi sosyal güvenlik hakkının zorunlu ve vazgeçilemez niteliğine aykırı bir sonuç çıkacağı açıktır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde davacının davalı iş yerinde 08.08.2013-31.10.2013 tarihleri arasında 4 a kapsamında, kesintisiz tam gün üzerinden sigortalı olarak bildirimlerinin yapıldığı, davacının 01.10.1999 tarihinden itibaren 4 c kapsamında yaşlılık aylığı almakta olduğu, anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının çalışmalarının kabul edildiği dönemde, 506 sayılı Yasa kapsamında, yaşlılık aylığı almakta olduğunun anlaşılması karşısında, davacı dinlenmek suretiyle, talebinin SGDP primine tabi olarak mı, yoksa 4/a kapsamında hizmet tespitine mi yönelik olduğu açıklığa kavuşturulmalı, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, fer’i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yazılı biçimde tesis edilen kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesi kararının, HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.06.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.