Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/7879 E. 2018/9246 K. 12.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7879
KARAR NO : 2018/9246
KARAR TARİHİ : 12.11.2018

…..

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde de “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumları…….mümessilleri hakkında da uygulanır. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda idare ve temsil 317 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 317’nci maddede; Anonim şirketin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı 319’ncu maddede; esas mukavelede idare ve temsil işlerinin idare meclisi azaları arasında taksim edilip edilmiyeceği ve taksim edilecekse bunun nasıl yapılacağının tesbit olunacağı, idare meclisinin en az bir azasına şirketi temsil salahiyeti verileceğini, esas mukavele ile temsil salahiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi azası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmayan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine salahiyet verilebileceği, bu gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317 nci madde hükmü gereği idare meclisinin temsil ve ilzam yetkisi olduğu düzenlenmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; 01.07.2008 tarihi öncesi davacının prim borçlusu anonim şirkette üst düzey yönetici ve yetkili olmadığı, 31.01.2008 tarihli genel kurul kararı ile de davacının yönetim kurulu üyeliğinin devam etmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacı tarafından yapılan hisse devrinin Ticaret Sicil gazetesinde yayınlanmadığı, devrin ……… bağlamayacağı, 01/10/2008 tarihinden sonra yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 80/20. maddesine göre davacı …’nun dava dışı ……… ortağı olduğu ve bu statüsünün devam ettiği dikkate alınarak davanın kısmen reddine karar verilmiştir.
Prim borçlusunun anonim şirket olduğu dikkate alındığından 01.07.2008 sonrasında yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Anonim şirketlerde ortakların prim borçlarından dolayı üst düzey yönetici ve yetkili olmadıkları sürece sorumlulukları bulunmamaktadır. Davacının yönetim kurulu üyeliğinin devam etmediği ve üst düzey yönetici ve yetkili sıfatı olmadığı da dikkate alındığında davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olması hatalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

…..