Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/723 E. 2016/3063 K. 14.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/723
KARAR NO : 2016/3063
KARAR TARİHİ : 14.03.2016

Mahkemesi : İş Mahkemesi
Tarihi : 10.06.2015

Dava, hizmet tespitine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tüm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 14.05.1992-30.06.2005 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitini talep etmiş, mahkemece, davacının, davalı A.. K..’a ait çay ocağı işyerinde 01.10.1994-01.02.2000 tarihleri arasında 1921 gün süreyle çalıştığının ve 1023 günlük çalışmasının Kurum’a bildirilmediğinin tespiti ile, davacının 14.05.1992-30.09.1994 ve 02.02.2000-30.06.2005 tarihleri arasındaki çalışmaların ise hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair karar verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Davacının, 14.05.1992-30.06.2005 tarihleri arasında kesintisiz geçen çalışmalarının tespitini istediği eldeki davada, işçilik alacağı dosyasında, davacının, 01.10.1994-15.05.1995, 05.04.1996-02.04.1997, 10.01.1998-30.06.2005 tarihleri arasında çalıştığı kabul edilerek 9. Hukuk Dairesi tarafından onanmıştır. Mahkemenin, 14.05.1992-30.09.1994 tarihleri arasının hak düşürücü süreye uğradığına dair kabulü yerinde ise de 02.02.2000-30.06.2005 tarihleri arasının hak düşürücü süreye uğradığının kabulü yerinde değildir. Şöyle ki, işçilik alacağı dosyasında mevcut, davacının, 28, 29 ve 31 Ocak 2000 tarihlerinde işe gelmediğine dair devamsızlık tutanakları ile 01.02.2000 tarihinde iş akdinin sona erdirildiğine dair fesih tutanağını dikkate alarak bu tarih itibariyle işe ara verildiği bu sebeple de yazılı şekilde 02.02.2000-30.06.2005 tarihleri arasının hak düşürücü süreye uğradığı yönündeki mahkemece hüküm tesis edilmiş isede, gerek davacının, kesintisiz çalıştığı yönündeki beyanı, gerekse, tanıkların bu yöndeki beyanları göz önüne alındığında hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı değerlendirilerek işçilik alacağı dosyasının da güçlü delil olduğu hususları gözetilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, tüm taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya ve davalılardan A.. K.. ile A.. K..’a iadesine, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.