Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/18809 E. 2017/1311 K. 21.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18809
KARAR NO : 2017/1311
KARAR TARİHİ : 21.02.2017

Bölge Adliye Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi

Davacı tarafından, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık başlangıcının, vergi kayıt girişi olan 01.01.1995 tarihi itibarıyla başladığının tespiti amacıyla açılan davanın yargılaması sonucu, Tekirdağ İş Mahkemesince istemin reddine dair verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması ve … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan kabulüne dair verilen kararın temyizen incelenmesi davalı Kurum vekilince istenilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İSTEM : Davacı, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık başlangıcının vergi kayıt girişi olan 01.01.1995 tarihi itibarıyla itibaren tespit edilmesini istemiştir.
CEVAP : Davalı Kurum, 1479 sayılı Yasanın gecici 18’inci madde hükmü uyarınca hak düşürücü süre içerisinde kuruma başvurusu ve prim ödemesi bulunmayan davacının Bağ-Kur’lu sayılması mümkün olmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI : İlk derece mahkemesi, 01.01.1995 tarihi itibarıyla başlayan vergi mükellefiyet kaydı ve devam eden Oda kaydına dayalı olarak 01.01.1995-04.10.2000 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığın belirlenmesi ve Bağ-Kur sigortalılık başlangıcının 01.01.1995 olarak tespiti istemine ilişkin olan davada, 1479 sayılı Yasada 506 sayılı Yasa 79/10.maddesine paralel bir düzenlemenin bulunmaması, giderek anılan Yasanın geçici 18. madde hükmünde öngörülen sürede borçlanma isteminin bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilince süresinde verilen İstinaf yolu dilekçesiyle, 01.01.1995 tarihinde başlayan vergi kaydı ve 1479 sayılı Yasanın sigortalılık tescilini düzenleyen ilgili hükümleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak istemin kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi 26.10.2016 gün ve 2016/19-26 sayılı ilamı ile,
1479 sayılı Yasa’nın 24. ve 25. madde hükümleri uyarınca vergi yükümlüsü olan davacının Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerekeceğinden bahisle, istinaf başvurusunun esastan kabulüyle, Tekirdağ İş Mahkemesinin 2016/101-381 sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU NEDENLERİ :…re’sen tespit edilecek sair nedenler ile, 1479 sayılı Yasanın gecici 18’inci madde hükmü uyarınca hak düşürücü süre içerisinde kuruma başvurusu ve prim ödemesi bulunmayan davacının Bağ-Kur’lu sayılması mümkün değildir.
İLGİLİ HUKUK KURALLARI : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun dava şartlarını düzenleyen 114’üncü maddesi “(1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” Hükmünü içerirken, aynı yasanın dava şartlarının incelenmesini düzenleyen 115’inci maddesi ise,
“Dava şartlarının incelenmesi
Madde 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar
da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” Hükmünü içerir.
11.09.2014 tarihli Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64’üncü maddesiyle de 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7’nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Madde 64- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer … mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce … Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.
Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dâhi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.”
ESASIN İNCELENMESİ : Dava öncesi kuruma başvurusu bulunmayan davacı, 24.12.2016 tarihinde açtığı iş bu davayla, 1479 Sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık başlangıcının vergi kayıt başlangıcı olan 01.01.1995 tarihinden itibaren tespit edilmesini istemiştir.
Yukarıda belirtilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/2. Fıkrasındaki düzenlenme gözetildiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’u dışındaki kanunlar ile de dava şartı düzenlenebileceği anlaşılmaktadır.
Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
HMK’nun 115/2. maddesindeki “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder” düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hâkim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usûlden reddedilmelidir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine 3. fıkra olarak eklenen düzenleme gereği, dava açılmadan önce … Kurumuna müracaatın olması ve Kurumca müracaata konu istemin zımnen ya da açıkça reddedilmesi gerektiği dava şartı olarak düzenlenmiş olup,eldeki davada, davacı tarafından 5521 sayılı Kanunun 7/3 maddesine uygun bir şekilde, davaya konu istem hakkında, dava tarihinde … Kurumuna müracaat ve Kurum tarafından bu müracaata konu istemin reddine ilişkin bir işlem veya eylem bulunmadığı görülmekle, mahkemece, davacı tarafa 6100 sayılı HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca, 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ve 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine üçüncü fıkra olarak eklenenen düzenleme doğrultusunda, davaya konu istem hakkında … Kurumu’na müracaat etmesi için davacıya kesin önel verilmeli, kurumca istemin kabul edilmesi halinde davalı kurumun yargılama giderinden sorumlu olmayacağı da gözetilerek yapılacak yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,Başkan … ve Üye …’ın muhalefetlerine karşı, Üyeler …, … ve …’ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 21.02.2017 gününde karar verildi.

KARŞI OY

10/09/2014 tarih ve 6552 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7/3. maddesi ile “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer … mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce … Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz” hükmü getirilmiştir.
Davanın, yasanın yürürlüğünden sonra açıldığında ve davacının Kuruma müracaatının bulunmadığında ihtilaf yoktur.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, 10/09/2014 tarih ve 6552 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7/3. maddesi ile getirilen hükmün dava şartı olup olmadığı, akabinde sonradan tamamlanabilen dava şartlarından olup olmadığı noktasındadır.
5521 sayılı Kanuna yapılan değişiklik ile dava açmadan önce Kuruma müracaat zorunluluğu, iş yargısında uyuşmazlıkların azaltılması, sigortalı ile Kurum arasında uyuşmazlık çıkmadan dava açılmasının önlenmesidir. Getirilen düzenleme ile sigortalı önce Kuruma müracaat edecek, Kurum isteme olumsuz cevap verirse veya belli bir süre sessiz kalırsa öyle dava açılabilecektir. Bu düzenleme 2577 İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesine benzer bir düzenlemedir.
İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine getirilen düzenleme, önce Kuruma müracaat ile ihtilafın oluşması şartını aradığı için 6100 sayılı HMK’nun 114 ve 115 inci maddeleri uyarınca dava şartıdır. Dava şartları 114 üncü maddede sınırlı olarak sayılmıştır. Dava şartı mutlaka maddede sayılan nedenler olabilir. Bu nedenle maddede sayılan dava şartları çoğaltılamaz. Çoğunluk görüşünde somut olayın 114 üncü maddede sayılan hangi dava şartlarından olduğu hususu açıklığa kavuşturulmamıştır.
İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine getirilen düzenleme ile dava açılabilmesi için önce sigortalı ile … Kurumu arasında uyuşmazlık bulunması şartı aranmıştır. Bu uyuşmazlık ise Kurumun istemi reddetmesi veya reddetmiş sayılması ile oluşur. Bunun için de Kuruma müracaat zorunludur. Sigortalının henüz Kurumca reddedilmiş bir talebi yokken, Kurumun talebini reddetme ihtimaline binaen dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Bu haliyle önce Kuruma müracaat zorunluluğu, HMK’nun m. 114/1-h bendinde düzenlenen ve dava şartı bulunan hukuki yarar bendine girmektedir. Mahkeme, dava tarihinde hukuki yararı yoksa, hukuki yarar için uyuşmazlık çıkmasını bekleyemez. Zira Kurum, sigortalının talebini kabul ederse hukuki yarar hiç oluşmayacak ve dava açılamayacaktır. Tıpkı, vadesi dolmamış bir senedin veya ifa zamanı gelmemiş bir borcun, borcun ödenmeyeceği ihtimaline binaen alacaklı tarafından önceden alacak davası açılması gibi. Bu örnekte de mahkeme, hukuki yarar oluşması için senedin vadesinin dolmasını veya borcun ifa zamanını bekleyemeyeceği gibi somut olayımızda da mahkeme, Kurumun ihtilaf çıkarmasını bekleyemez.
Somut olayımızda bulunan dava şartı, Kuruma başvuru ile 60 günün dolması değil, hukuki yarar yokluğudur. Çünkü henüz taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu dava şartı, mahkeme tarafından uyuşmazlığın oluşması için belli bir süre verilerek giderilemez. Yani, HMK’nun m. 115/2 de düzenlenen sonradan giderilebilecek dava şartlarından değildir. Kurum sigortalının talebini kabul ederse uyuşmazlık hiç oluşmamış olacaktır. Yoksa dava konusuz kalmış olmaz. Mahkemenin davayı reddetmeyip elinde bekletmesi, yasanın çıkış gerekçesine ve davaların azaltılması amacına uygun düşmez.
Henüz uyuşmazlık oluşmadığından dava şartı olan hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava açılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.