Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/15695 E. 2019/1106 K. 13.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/15695
KARAR NO : 2019/1106
KARAR TARİHİ : 13.02.2019

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 22.05.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle yaralanan sigortalıya ödenen peşin sermaye değerli gelir ve tedavi giderinin 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
506 sayılı Yasanın 26. maddesinde “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (…)1 Kurumca işverene ödettirilir. (Ek cümle:29/7/2003-4958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır…” hükmü düzenlenmiştir.
İnceleme konusu davada;Davacı Kurumun dava dilekçesinde kurum alacağını kısmen talep ettiği, dosyada alınan 03.07.2015 tarihli kusur raporuyla davalı işverenin %100 kusurlu olduğunun belirlenmesi üzerine dava konusu miktarın 12.04.2016 tarihli ıslah ile arttırıldığı, mahkemece ıslah talebi değerlendirilerek kabul edildiği halde ilk talep edilen miktara hükmedildiği anlaşılmaktadır.
HMK’nın “Belirsiz Alacak ve Tespit Davası” başlıklı 107.maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ” Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir ” hükmü düzenlenmiştir.
Bir davada başlangıçta belirtilen miktar ve ya değerin arttırılması, kural olarak iddianın genişletilmesi yasağına tabidir. Bunun nedeni, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenle davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Ancak, baştan miktar veya değeri tam olarak tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hale gelmişse, başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi mümkündür.
Somut dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup, yargılama sırasında davacı ıslahla talebini arttırmıştır. Davacı Kurum talebini işverenin %100 kusur oranına isabet eden miktar itibariyle ıslah ederek arttırmış olup, henüz tahkikat sona ermeden yapılan ıslah talebi usul hükümlerine uygun ve geçerlidir. Mahkemece ıslah talebi kabul edildiği halde ilk talep gibi karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir.
O halde davacı Kurum vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 13.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.