Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/15667 E. 2017/1332 K. 21.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/15667
KARAR NO : 2017/1332
KARAR TARİHİ : 21.02.2017

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, Mahkemece ilk kez verilen 09.11.2012 tarihli kararın Dairemizin 09.09.2013 günlü ve 2012/24497 Esas, 2013/15701 Karar sayılı ilamı ile “Mahkemece; somut olayın özelliklerinin irdelenmesi, davalı tanık beyanları ile yetinilmeyerek, minübüsü olan ve diğer çalışanlardan re’sen seçilenler tanık sıfatıyla dinlenmeli, varsa, yazılı kira sözleşmesi taraflardan celbedilmeli, davacı adına kesilmiş ve davacının iddiasına konu 22 M 0071 plakalı minibüse ait trafik ceza tutanakları getirilmek suretiyle taraflar arasındaki ilişki net olarak tespit edilmeli, hizmetin kira sözleşmesi olduğu sonucuna varılırsa, süresi saptanmalı, ayrıca, davacının dava konusu dönemde vergi kaydı olup olmadığı, kendi namına çalışmasının olup olmadığı da araştırılmak suretiyle toplanacak delillere göre bir karar verilmesi” gereğine işaret edilerek eksik araştırma ve inceleme nedeniyle bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/8 maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan … hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer taraftan, hizmet tespiti davalarında, Sosyal Sigortalar Kurumu yasal hasım konumunda olup, elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumundadır. Husumet konusu öncelikle halledilmesi gereken bir konu olup; Sosyal sigortalar Kurumu yanında, tespiti istenen sürede; işyerinde, işveren olarak bulunanların tümü kendi hak alanını da ilgilendirdiğinden zorunlu dava arkadaşıdır. Zira, davanın niteliği itibariyle alınacak ilam, sonuçta SSK tarafından infaza ve böylece sigortalının bu hakkının tesciliyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline yol açacağından sigortalıyı çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere karşı da açılması gerekir.
Eldeki davada ise, mahkemece davacının aslen davalı yanında çalışmadığı, zira babası …’un davacının iddiasına konu olan minibüsü çalıştırdığının tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, hizmet tespiti davalarının resen araştırma ilkesine tabi olduğu hususu dikkate alınarak, davacının babasının da, HMK’nın 124. Maddesi gereğince husumet yönetilerek davaya dâhil edilmesi, bu kişinin de delillerinin toplanmasından sonra öncelikle işverenlik sıfatının belirlenmesi suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, sıralanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.02.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.