Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/14721 E. 2019/1360 K. 19.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14721
KARAR NO : 2019/1360
KARAR TARİHİ : 19.02.2019

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 25.11.2011 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibine bağlanan gelir ve yapılan cenaze masrafından oluşan kurum zararının rücuan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
5510 sayılı Kanunun İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 21’inci maddesi, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Diğer taraftan, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların bedeni ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.

Bu ilkeler doğrultusunda dava konusu olay incelendiğinde, Hükme esas alınan kusur raporunun oluşa uygun olmadığı belirgindir. Bu nedenle Asliye Ceza mahkemesinin 2012/128 Esas sayılı kesinleşen ceza davası dosyası da celp edildikten sonra, olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden iş güvenliği mevzuatına göre olayda hangi önlemlerin alınması gerektiğinin değerlendirildiği, kusur oran ve durumlarının ayrıntılı irdelendiği, soyut ifadelere dayanmayan, oluşa uygun ve çelişki mevcut ise çelişkileri giderici nitelikte kusur raporu alınarak tarafların kusur ve aidiyet oranları belirlenmelidir.
Kuşkusuz bozma sonrası sürdürülecek yargılamada hükmü temyiz etmeyen davalılar yönünden davacı Kurum lehine oluşabilecek usulü kazanılmış hak durumu gözetilmelidir.
Kabule göre de Davalı …’ın kusurunun işveren kusuru içinde kabul edilmesine karşın … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları dikkate almaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.