Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/13492 E. 2019/363 K. 28.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13492
KARAR NO : 2019/363
KARAR TARİHİ : 28.01.2019

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanun’un 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanun’un 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanun’un 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanun’un 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde de “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda idare ve temsil 317 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 317’nci maddede; Anonim şirketin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı 319’ncu maddede; esas mukavelede idare ve temsil işlerinin idare meclisi azaları arasında taksim edilip edilmiyeceği ve taksim edilecekse bunun nasıl yapılacağının tesbit olunacağı, idare meclisinin en az bir azasına şirketi temsil salahiyeti verileceğini, esas mukavele ile temsil salahiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi azası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmıyan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine salahiyet verilebileceği, bu gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317’nci madde hükmü gereği idare meclisinin temsil ve ilzam yetkisi olduğu düzenlenmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; şirket ortağı olmadığı, 09.04.2003-23.01.2015 tarihleri arasında tesis müdürü olduğu, mali konularda yetkisi olmadığı, ödeme emrindeki borçlunun isminin üzeri çizilerek kendisinin isminin sonradan yazıldığı, yasaya uygun usulün göre düzenlenmiş ödeme emri bulunmadığı iddiasıyla davacı tarafından borcun tamamına itiraz edilerek ödeme emrinin iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının borç dönemlerinde temsil ve ilzama yetkili olduğu ancak usulüne uygun düzenlenmiş ödeme emri bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmiştir.
6183 sayılı Kanun’un 55’nci maddesi kapsamında tanzim ve tebliğ edilmiş ödeme emri mevcut olup esastan inceleme yapılarak dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.