Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/13231 E. 2019/374 K. 28.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13231
KARAR NO : 2019/374
KARAR TARİHİ : 28.01.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün,davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Kanun’un 5.maddesi, işyerinin tanımını sigortalının işini yaptığı yer olarak ifade eder. 4857 sayılı Yasa’nın 2.maddesine göre de; işyeri, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tarif edilir. Keza işyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçeceği gibi; sigortalıların çalıştırıldığı işyeri devredilir veya intikal ederse, eski işverenin Kuruma olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müteselsilen sorumludur.
506 sayılı Yasa’nın 82. maddesinde de sigortalıların çalıştırıldığı işyerinin devir veya intikali halinde, eski işverenin Kuruma olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından, aynı zamanda yeni işverenin de müteselsilen sorumluluğunu öngörülmüştür.
Diğer taraftan, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Malvarlığının veya İşletmenin Devralınması” başlıklı 179.maddesi;
“Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar.
Borçların bu suretle naklinin hükümleri, tek bir borcun nakli akdinden doğan hükümlerin aynıdır.” düzenlemesini içermektedir.
Bu maddenin içinde; “müteselsil bir borç” ilişkisi vardır. Devir alan şirket, devir eden şirketin borçlarından ötürü sorumlu olduğu gibi, iki yıl müddetle evvelki borçlu (devreden) dahi, yenisi (devralan) ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. Borçlar Kanunu’nun müteselsil borçlara ilişkin 141. maddesine göre, teselsülün Kanun hükmünden doğduğu hallerde, kamu düzeni söz konusu olacağından tarafların iradeleriyle teselsülün ortadan kaldırılması hükümsüzdür (H.Öser/W. Scöhenenberger Borçlar Hukuku, …, 1950, s. 905-906). Bu nedenle söz konusu müteselsil borç Kanun hükmünden (BK m. 179’dan) doğduğundan, teselsülden kaynaklanan sorumluluğun dışlanması geçersizdir ve hukuki sonuç doğurmaz.
5510 sayılı Yasa’nın 89’uncu maddesinde ise; “ Sigortalıların çalıştırıldığı işyeri aktif ve pasif değerleri ile birlikte başka bir işyeri ile birleşir, devredilir veya intikal ederse, eski işverenin Kurum’a olan sigorta primi ile gecikme cezası ve gecikme zammı ve faiz dâhil tüm borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu hükme aykırı sözleşme hükümleri Kuruma karşı geçersizdir.” hükmü düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun, işyerinin devrinin niteliğini tüm unsurlarıyla ayrıntılı olarak tanımlamamış; ancak sosyal güvenlik alacakları yönünden devrin sonuçlarını ele almıştır. Sosyal Güvenlik Hukuku anlamında bir işyerinin devrinden bahsedebilmek için; o işyerinin sigortalıları ile yeni bir işverenin emrine geçmiş bulunması şartı aranır. Zira Sosyal Güvenlik Hukuku yönünden bir işyerinden söz edilebilmesi için, o işyerinde bir çalışanın bulunması gereklidir. Çalışan sigortalıları ile birlikte ve faal bir şekilde olmaksızın bir işyerinin tesisat, makine, bina gibi unsurlarının devredilmesi, ya da daha sarih bir ifadeyle, satılması, işyeri devri olarak değerlendirilemez .
İşyerinin devrinde ve intikalinde, gerçekte işyeri değil; yalnızca o işyerinin işvereni değişmektedir. İşyerinin kapatılmasından ya da tasfiyesinden sonra, yeni bir işveren tarafından aynı fiziki mekânda ve aynı işi yapacak şekilde yepyeni bir işyeri açılması halinde ise, Sosyal Güvenlik Hukuku yönünden bir devirden söz edilemeyecektir. Bir işverenin, işyerindeki işi durdurup tüm çalışanların iş akitlerini feshetmesi sonrasında, işyerinin aktif ve pasif varlıklarını başka birine satışı, Sosyal Güvenlik Hukuku yönünden işyeri devri kavramını içermez.
İşyerinin devri, işler haldeki bir işyerinin çalışanları ve çeşitli unsurları ile bir başka işverene geçmesini ifade eder.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden;15.05.2015 tarihli kira sözleşmesi ile … A.Ş ye ait patates fabrikasının (tapu kaydı beyanlar hanesinde tescilli menkuller ile kiralananda fiilen mevcut menkuller ile birlikte davacı şirkete kiralandığı, … A.Ş adına tescilli işyerinden en son sigortalı çalışanın 07.06.2013 tarihinde çıkışlarının yapıldığı, 23.05.2013 tarihinde davacı şirket adına adreste işyeri tescilinin yapıldığı, 04.06.2013 tarihinde davacı şirket işyerinden 6 kişinin bildirimlerinin yapıldığı, bu kişilerin daha öncesinde … A.Ş işyerinden bildirimi yapılan ve çıkışı verilen kişiler oldukları, … A.Ş hakkında 07.06.2013 tarihinde iflas kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Kurum denetiminde ifadesi alınan ve her iki şirketten bildirimleri yapılan çalışanlar ifadelerinde; devir öncesi ve sonrasında yöneticilerin değişmediğini, kendilerine izinli olduklarının söylendiğini, sonra fabrikadan arandıklarını, 23.05.2013 ile 07.06.2013 tarihleri arasında fabrikada üretime ara verilmediğini, patatesin gelmesine bağlı ara verme olduğunu, fabrikanın hiç kapanmadığını beyan etmişlerdir.
Mahkemece, devir öncesi faaliyeti olan … A.Ş nin faaliyetini gerçekten sonlandırıp sonlandırmadığı, sonlandırma görüntüsü verip muvazaalı hareket edilip edilmediği, devir öncesi işyerinin faaliyeti gerçek olarak sonlandırılmadan işler vaziyette davacı şirkete devir edilip edilmediği, devir öncesi ve sonrası değişmediği ifade edilen yöneticilerin … A.Ş çalışanı mı yoksa şirket ortakları mı oldukları, devir öncesi ve sonrası her iki şirket bordrolu çalışanları dinlenilmek suretiyle ortaya konulmalı, devir eden ve devir alan şirket defter kayıtları incelenmek suretiyle faaliyetin sonlandırılıp sonlandırılmadığı tespit edilmeli, bu konuda kolluk araştırması yapılmalı, 506 sayılı Kanun 82 ve 5510 sayılı Kanun 89’ncu maddeler kapsamında irdeleme yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.