Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/12832 E. 2019/311 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12832
KARAR NO : 2019/311
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen dava yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dava, 25/04/2009 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine ödenen peşin sermaye değerli gelir, cenaze yardımı ve birleşen dosya ile talep edilen tedavi gideri nedeniyle oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 21. maddesidir.
Rücu davaları, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusuru olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığında sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller taktir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza davaları varsa, bu davalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun 21. maddesi, 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi, İşçi sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi gerekir.
Eldeki davada, alınan kusur raporunda, işveren %70, kazalı işçiler … %15 ve … %15 oranında kusurlu kabul edildikleri rapor edilmiş ve bu kusur oranlarına göre de mahkemece işveren toplamda %85 oranında kusurlu kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir. Ancak yapılan incelemede, aynı kazada vefat eden ve bu dosyadan yaptırılan kusur bilirkişi incelemesinde %15 kusur izafe edilen diğer işçi …’ın vefatı nedeniyle, davacı Kurum tarafından … 10. İş Mahkemesinin 2011/127 E sayılı dosyası ile açılan rücu davasında kusur raporu alındığı ve mahkemece bu kusur raporu doğrultusunda hüküm tesis edildiği, verilen bu kararın dairemizin 2012/16163 E sayılı bozma ilamı ile bozulduğu, anlaşılmıştır.
Bu konuda mahkemece yapılacak iş; aynı kazada vefat eden diğer işçi … ile ilgili açılan tazminat dosyası ile iş bu dosya bir arada değerlendirilerek, bu tazminat dosyasından verilen bozma kararı kapsamında, saptanan maddi olgulara göre olayın oluşu tereddütsüz belirlenip, tüm delillerle birlikte değerlendirilerek, alanında uzman bilirkişilerden oluşa ve mevzuata uygun, raporlar arasındaki kusur oran ve aidiyetleri konusunda oluşan çelişkiler giderilecek şekilde yeniden rapor alınıp, irdelenerek, varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-5510 sayılı Yasanın 21/son hükmü “İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık; kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile kamu idareleri tarafından görevlendirilen diğer kişilerin vazifelerinin gereği olarak yaptıkları fiiller sonucu meydana gelmiş ise, bu fiillerden dolayı haklarında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunanlar hariç olmak üzere, sigortalı veya hak sahiplerine yapılan ödemeler veya bağlanan gelirler için kurumuna veya ilgililere rücû edilmez. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, bu Kanun uyarınca hak sahiplerine bağlanacak gelir ve verilecek ödenekler için, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde kusuru bulunan hak sahiplerine veya iş kazası sonucu ölen kusurlu sigortalının hak sahiplerine, Kurumca rücû edilmez.” şeklindedir.
Kabule göre de, % 85 kusura göre hesap yapılması ve aynı kazada ölen sigortalının kusuru da dahil edilip hüküm tesis edilmesi, yukarıda açıklanan 5510 sayılı Yasanın 21/son hükmünün irdelenmeksizin rücu edilemezliğin gözetilmemesi isabetsizdir.
Yapılan açıklamalar doğrultusunda mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3- Gerçek zarar hesaplanması yönteminde, hak sahibi eşin kalan ömür süresi daha uzun olsa bile, destek süresi, sigortalının kalan ömrü ile sınırlı olup çocuklardan erkeğin 18, ortaöğretimde 20, yüksek öğretim durumunda 25 yaşını doldurduğu tarih itibarıyla gelirden çıkacağı kabul edilmeli, evlenme tarihine kadar gelire hak kazanacağı belirgin bulunan kızın, aile bağlarına, sosyal ve ekonomik duruma, ülke şartlarına ve yörenin töresel koşullarına göre evlenme yaşı değişkenlik arz ettiğinden bu konuda Türkiye İstatistik Kurumunca bölgelere göre hazırlanan istatistiklerden yararlanılmalıdır.
Eldeki davada ise; Mahkece aldırılan hesap bilirkişisi raporunda hak sahibi kız çocuğu … için destek süresinin, kız çocuğunun 24 yaşında ve bekar olmasına göre daha ileri yaşta evleneceği gözetilip destek süresinin buna göre belirlenmesinin gözetilmemesi isabetsizdir.
Hak sahibi kız çocuğu … için gerçek zararın yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde belirlenmesi gerekirken, kız çocuğu yönünden eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz hesap raporunda belirlenen gerçek zarar esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı şirket avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 17.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.