Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/12540 E. 2018/9814 K. 26.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12540
KARAR NO : 2018/9814
KARAR TARİHİ : 26.11.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesi olup, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa’nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3 üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü getirilmiştir.
506 sayılı Yasa’nın 26. maddesindeki sorumluluğun kusur sorumluluğuna dayandığı dikkate alındığında kusur raporlarının 506 sayılı Yasa’nın 26, 4857 sayılı Yasa’nın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 2 vd. maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasa’nın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar…” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle dava konusu olayda, 3.kişinin fiili ile işverenin kusuru açısından illiyet bağının kesilip kesilmediğinin, sigortalının yaralanmasına sebep olan kişilerin işyeri çalışanı olup olmadıklarının açıklığa kavuşturularak maddi olgunun net bir şekilde belirlenmesi, ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
2- Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden;Kurum sigortalısının Sürekli İşgöremezlik Derecesi Tespit formunda işgöremezlik oranının % 32,2 olarak belirlendiği, yardıma muhtaç olmadığı, 24.6.2010 tarihinde kontrol muayenesi gerektiğine karar verildiği, dosya kapsamından kontrol muayene tarihinde muayene olup meslekte kazanma gücü kaybı oranına ilişkin rapor düzenlenip düzenlenmediği, anlaşılamamaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, iş kazasının meydana gelmesinde sorumluluğu olan kişiler tespit edilerek, yasal dayanak kapsamında sorumluluk belirlenmeli, dava dışı sigortalının varsa açtığı tazminat davası ile olayla ilgili ceza davası dosyalarının neticesi de gözetilerek bu kapsamda kusur oran ve aidiyeti belirlenmeli, Kurum sigortalısının meslekte kazanma gücü kaybına ilişkin kontrol kaydı araştırılmalı, kabule göre verilen vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen oranlar dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 26.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.