YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11811
KARAR NO : 2018/9719
KARAR TARİHİ : 21.11.2018
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı gerekçesiyle davalı …’e yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne, icra inkar tazminatı talebi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı, 96. madde de ise Kurumca işverenlere sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine … sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu kanun kapsamındaki her türlü ödemeler, kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edileceği, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Davalıya yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylığının yasal faiziyle birlikte kendisinden geri alınması için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine açılan davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun icra takip tarihinde yürürlükte olan 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın %40’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür. İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, asıl alacak niteliğindeki yersiz ödenen ve icra takibine konu yapılan aylıkların, takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit dolayısıyla, likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, davacı Kurum yararına, davalının icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu talebin reddedilmesi usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hükmün 2. bendinde yer alan “Takibe konu alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE, ” kelimelerinin silinerek yerine, “Hükmolunan meblağın % 40’ı oranında icra-inkâr tazminatının, davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.