Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/11732 E. 2018/9721 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11732
KARAR NO : 2018/9721
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

…..

Dava; davalı Kurum işleminin yasal olmadığının ve Kuruma borçlu olunmadığının, davalı Kurum tarafından konulan haciz işleminin kaldırılması gerektiğinin tespiti ile icra takibi ve ödeme emrinin iptali istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyada yapılan kontrol ve incelemede; davalı Kuruma olan sigorta primi ve ferileri borcuna ilişkin olarak hakkında borç tahakkuk işlemi gerçekleştirilen dava dışı limited şirkete karşı çeşitli icra takipleri başlatılıp, bu takipler kapsamında ödeme emirleri gönderildiği, borçlu şirketin, kurum belgelerine göre 12.05.2010 tarihinde şirket müdürü seçilen davacı hakkında ise ayrıca herhangi bir takip açılmaksızın ve ödeme emri düzenlenmeksizin, söz konusu şirketin 2011/9. dönemine ait sigorta prim borcundan dolayı davacı adına kayıtlı gayrimenkul ve aracı üzerine kurum tarafından 2013 mayıs ayında haciz işlemi uygulandığı, davacının dava dilekçesine göre tesadüfen ve henüz öğrendiği haczin iptali istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.

6183 sayılı Yasa’nın “Ödeme emri” başlığını taşıyan 55’inci maddesinde, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içerisinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin ödeme emri ile tebliğ olunacağı açıklanmış, “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58’inci maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içerisinde mahkemeye itirazda bulunabileceği bildirilmiş, “Haciz varakası” başlığını taşıyan 64’üncü maddesinde, haciz işlemlerinin, tahsil dairelerince düzenlenen ve alacaklı kamu idaresinin, mahalli en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından onaylanan haciz varakalarına dayanılarak yapılacağı hüküm altına alınmış, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı 79’uncu maddesinde, hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü kişilerdeki taşınır malların haczinin, borçlu veya zilyed olan ya da alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek/tüzel kişi ve kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda, anılan madde hükümlerine göre davacı hakkında haciz işleminin yapılması için öncelikle, davacının 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesine göre prim borçlusu şirket adına ödeme yetkisine sahip üst düzey yönetici veya yetkilisi olup olmadığı tespit edilip, davacı adına düzenlenen ödeme emrinin davacıya tebliği gerekmekte olduğu dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar ışığı altında, davacı adına düzenlenen takip ve davacıya gönderilen ödeme emri bulunup bulunmadığı araştırılarak, bulunmaması ve davacı hakkında ihtiyati haczin de olmaması halinde davanın kabulü gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

…..