Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/11405 E. 2017/2643 K. 28.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11405
KARAR NO : 2017/2643
KARAR TARİHİ : 28.03.2017

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Davacı, 11.09.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini daraltarak davalı … İnşaat ve Mühendislik Hizmetleri A.Ş.’de 18.04.1983 tarihinde bir gün süreyle çalışmış olduğunun tespitini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile Davalı … İnşaat ve Mühendislik Hizmetşeri Aş. yönünden dava atiye bırakılmış olduğundan davanın açılmamış sayılmasına, davalı … yönünden Davacının 18.04.1983 tarihinde davalı … A.Ş ‘de asgari üçretli olarak çalışmış olduğunun kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.
Dava konusu somut olayda mahkemece, 18.04.1983 tarihli işe giriş bildirgesinin varlığı dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E–2011/552 K sayılı ilamları gözetildiğinde eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
YHGK’nun belirtilen ilamlarında da bahsedildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2.maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
Bu nedenledir ki, somut olayda uyuşmazlık fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8.maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60.maddesinde tanımlanan … hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir.
Eldeki davada ise, mahkemece davacı hakkında … İnşaat ve Mühendislik Hizmetleri Aş.’den süresinde ve usulünce verilmiş bir işe giriş bildirgesininn varlığının çalışmaya karine teşkil ettiği kabulü ile verilen kararın davacının, çalışma süresinin tespitine ilişkin YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E -2011/366 K sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E–2011/552 K sayılı ilamları gözetildiğinde iddiasını ispata yarayacak deliller hakkında yeterli araştırmaya dayalı olarak verildiğini söylemek mümkün değildir.
Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanunun 79.maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumu çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 17.maddesinde belirtilen dört aylık prim bordroları gibi kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir.
Yöntemince düzenlenip süresi içinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bunun için de, bu tür davalarda, işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalıdır. Eldeki davaya yönellik olarak ise, öncelikle, davacının çalışmalarını bilebilecek konumda olan ve aynı dönemde çalışamaları bulunan bordrolu tanıkların varlığı araştırılmalı, var ise çalışmaya kanaat edecek kadarının beyanlarına başvurulmalı, yok veya ölmüşlerse komşu tanıkların veya komşu işyerlerinden kolluk aracılığıyla tespiti yapılmak suretiyle çalışmayı bilebilecek konumda olan işveren veya sigortalılar dinlenilmeli, işe başlama ve bitiş tarihleri bakımından işyeri hakkındaki vergi yoklama tutanaklarının olup olmadığı hususu araştırılmalı, bildirgenin 1983 yılı serilerine mi ait olduğu hususu sorulmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
2-16.06.1965 doğumlu davacının, 18.04.1983 tarihinde henüz 18 yaşının doldurmamış olduğu, buna göre de; 506 sayılı Yasanın 60/G maddesinde yer alan, “18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm Sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir.” düzenlemesi karşısında; aynı Yasanın Geçici 54. maddesi uyarınca 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmayan davacı sigortalının; 18 yaşını ikmal ettiği tarihten önceye ilişkin tespite konu sigortalılığının bu çevrede değerlendirilmesi gereğinin hükümde gözetilmemiş olması ile davacı avukatınca verilen ıslah dilekçesi ile talebini daraltmış olduğu dikkate alındığında, HKM’nun 297’nci maddesi kapsamında kısmen kabul kararına göre davalı Kurum lehine vekâlet ücreti tayin edilmemesi ve yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulması isabetsizdir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.