Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/11388 E. 2017/595 K. 06.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11388
KARAR NO : 2017/595
KARAR TARİHİ : 06.02.2017

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, hak sahibi konumundaki davacının boşandığı eşiyle fiili birlikteliğine devam etmesi nedeniyle yersiz ödenen ölüm aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptali ile yeniden ölüm aylığının bağlanması talebine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 20.03.2000 tarihinde kesinleşen davacıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla 506 sayılı Kanun kapsamında bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca kesildiği anlaşılmakta olup, Mahkemece yapılan yargılama sonunda yazılı biçimde davanın reddi yönünde hüküm tesis edilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
Eldeki davada, davalı Kurumun davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği gerekçesiyle 07.10.2008-20.12.2013 dönemi için ödenen ölüm aylıkları nedeniyle borç tahakkuk ettirdiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından davacı ve eşinin 2008-2009 arası birlikte yaşadıkları anlaşılmakla birlikte Mahkemenin sonraki dönem yönünden yaptığı araştırma ve inceleme eksik olup hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu nedenle, Mahkemenin davacının boşandığı eşinin 2009 yılından itibaren oturduğu adres/adreslerde mahalli zabıta marifetiyle dava konusu dönemde, kimlerle yaşadığı, boşandığı eşiyle birlikte yaşamın olup olmadığı hususlarının araştırılması, keza dosyada mevcut mahalli zabıta araştırmasının yetersiz olduğu, davacı ve eşinin
dava konusu dönemi kapsayacak şekilde ilgili Nüfus Müdürlüklerinden adres geri izleme belgeleri ile ilgili Seçim Kurullarından seçmen kayıt bilgilerinin getirtilmesi,birlikte yaşam konusunda davalı Kuruma ihbarda bulunan “…” isimli kişinin tanık sıfatıyla dinlenilmesi ve tüm bu delillerin değerlendirilmesi neticesinde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, davacı talebinin tahkiki ve işin esası incelenmek suretiyle araştırma yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.