Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/10998 E. 2018/11310 K. 27.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10998
KARAR NO : 2018/11310
KARAR TARİHİ : 27.12.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, davacının 6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici 10. madde kapsamında prim teşvikinden yararlanma hakkının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
A-1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun genel yetki kuralını içeren 9. maddesinde, her davanın, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının … Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görüleceği, davalının ikametgahı belli değilse, davaya Türkiye’de son defa oturduğu yer mahkemesinde bakılacağı belirtilmiş, 17. maddesinde, gerçek veya tüzel bir kişinin çeşitli yerlerde şubeleri bulunduğu takdirde o şubenin işleminden dolayı iflas davası ayrık olmak üzere o şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği açıklanmış, bununla birlikte 9. maddeye koşut hüküm içeren 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, iş mahkemelerinde açılacak her davanın, açıldığı tarihte dava olunanın … Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabileceği bildirilmiş, 15. maddesinde ise, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, ayrıca 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Genel Yetkili Mahkeme” başlığını taşıyan 6. maddesi ile “Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki” başlıklı 14. maddesinde de aynı yetki hükümlerine yer verilmiştir.
Tüm davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, 6100 sayılı Kanun hükümlerine göre genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Başka bir anlatımla, her dava, Kanunda aksine hüküm öngörülmediği takdirde, açıldığı tarih itibarıyla davalının yerleşim yeri sayılan yer mahkemesinde görülür. Anılan genel yetki kuralının yanında, bazı davalar için başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmış olup, istisna niteliğindeki bu düzenlemelere özel yetki kuralları denilmektedir. Özel yetki kurallarının kamu düzenine ilişkin olmadığı, özel yetkinin genel yetkiyi kaldırmayıp her iki kuralın beraber uygulandığı, davacının her iki yetki düzenlemesi arasında seçim hakkı bulunup davasını, öngörülen iki mahkemeden birinde açabileceği temel ilke olmakla birlikte, bazı davaların mutlak surette belli bir yer mahkemesinde açılması benimsenmiştir ki, bu durumda kesin yetki söz konusudur. Diğer taraftan, tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yeri sayılan merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir.
Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı, ortada kesin bir yetki kuralının da bulunmadığı, bu konuda hakimin taraflara önel tanıması ve dolayısıyla yasa gereğince kesin olan süreyi bertaraf etmesine olanak bulunmadığı gibi, yetkili olup olmadığını re’sen de inceleyemez. Dava konusu somut olayda; davalının usulüne uygun yetkisizlik iddiasının olmadığının anlaşılması karşısında, işin esasına girilerek yapılacak inceleme ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkemece re’sen değerlendirme yapılarak yetkisizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
B-Diğer taraftan, 27.03.2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 70. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Ek 17. madde ile:“Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.
Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yıl sonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.
Görülmekte olan davalarda ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar…Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye İş Kurumu’nun görüşleri alınarak Kurumca belirlenir.” Hükümleri yürürlüğe girmiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın Ek m. 17 hükmüne göre, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davaların konusuz kalacağı ancak bu konuda karar verme yetkisinin ilk derece Mahkemesi’ne ait olduğu, taraf vekillerinin temyiz talebinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğinden anılan yasa maddesi kapsamına göre bir karar verilmesi gerekir.
Bu hukuki olgu çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.12.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.