Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/10876 E. 2018/9612 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10876
KARAR NO : 2018/9612
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

……
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili ve davalı …. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta olup, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı def’i ancak yasal süre içerisinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirilmesi gerekir .
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulamakla görevli … birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar ise üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanununun 332/1’inci maddesinde belirtilen işçi – işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çerçevede maddenin 2’nci fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu 26/1’inci maddeyle yapılan ilişkilendirme ile bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından uygulanması gereken Borçlar Kanununun 125’inci maddesine göre on yıl olduğu belirtilmelidir.
506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır.
Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu değildir.

Üçüncü kişi durumunda bulunan davalı …. ile sigortalı arasında, hizmet akdinden doğan bir ilişki söz konusu olmadığı gibi, sorumluğunun temelini haksız fiil teşkil ettiğinden, zamanaşımı süresinin olayın trafik-iş kazası olması nedeni ile 2918 sayılı ……. maddesi hükmüne göre belirlenmesi gerekir. Söz konusu maddeye göre, zamanaşımı süresi faile ve zarara ıttıla tarihinden itibaren 2 yıl ve her halükarda, olay tarihinden itibaren 10 yıldır.
Eldeki davada, yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; trafik iş kazasının meydana geldiği tarihin 18.06.2002, dava tarihinin ise 06.06.2013 olmasına göre, mahkemece, davalı …. tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’i hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekili ve davalı davalı …. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, 20.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

……..