Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2016/10634 E. 2018/9667 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10634
KARAR NO : 2018/9667
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 21 ve 76. maddeleridir.
İnceleme konusu davada; 12.01.2012 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu yaralanan sigortalıya ödenen gelir, geçici iş göremezlik ve tedavi giderinin tahsilinin talep edildiği, dosyada alınan 20.11.2015 tarihli kusur raporunda davalı işveren % 40, sigortalı % 30, diğer işçi … % 30 oranında kusurlu bulunduğu, mahkemece kusur raporu esas alınarak davanın kabulü yönünde karar verildiği anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesi 1. fıkrası ile “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş olup, 21. maddenin 4. fıkrası ise 3. kişilerin sorumluluğu” İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
1-Somut olay iş yerinde sıhhi tesisatçı ve kazancı olarak çalışan ve işyerinde kullanılmayan tahta palet parçalarını iş yerinde birbirinden ayırarak çuvalla evine götüren sigortalı, olay günü yine ahşap paletten çivi sökerken diğer işçi davalı …’ın ona yardım etmek istemesi ve balyozla tahta parçalarına vurması esnasında bir tahta parçasının gözüne gelmesi ile yaralanması şeklinde meydana gelmiştir.
Dosyada bulunan sigorta müfettiş raporunda; sigortalının işverenin bilgisi dışında ve kendi şahsi çıkarı için evine yakacak amaçlı götürmek üzere tahta paletleri kırdığı, kaza olayının iş yerinde gerçekleşmesi ve kaza anında iş yeri hekiminin iş yerinde bulunmaması nedeniyle kaza olayının meydana gelmesinde işverenin %25, …’ın %25, sigortalının %50 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş olup, dosyada alınan kusur raporu ile çelişki oluştuğu görüldüğünden kurum raporundaki tespitler de göz önünde bulundurularak olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçları irdeleyen, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle belirleyen, kusur raporları arasındaki çelişkiyi gideren denetime elverişli kusur raporu alınarak sonucuna göre karar vermek gerekmektedir.
2-Mahkemece işveren yönünden gelir ve diğer ödemelerin % 70 kusur karşılığı alınarak hüküm kurulmuş ise de yapılan hesaplama 5510 sayılı Yasanın 21. maddesine uygun değildir.
5510 sayılı Yasanın 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından ise 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, anılan fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir; İşverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri x işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı x üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
Bu itibarla, yukarıda belirtildiği üzere işverenin sorumlu olacağı miktar 5510 sayılı Yasanın 21/1-4 maddesinde belirtilen ilkeler çercevesinde tespit edilerek hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece açıklanan hususlarda eksik inceleme ve araştırma yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 21/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.